Cumhuriyet Eşitliktir, Özgürlüktür ve Bir Kadın Devrimidir
Bugün 29 Ekim 2024, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 101. Yılını kutluyoruz.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk yıllarında eğitimde, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşamda ve kadın haklarında köklü devrimler yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde laik demokratik hukuk devletinin ve kadın erkek eşitliğinin temelini oluşturan bu devrimler, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da çağdaşlaşma yolunda ışık tutmaya devam edecektir.
Devrim yasaları, dini kurallar yerine aklın ve bilimin eseri olan, günün ihtiyaçlarına uygun değişikliklerin yapılabileceği laik hukuk sistemine dayandırılmıştır.
Atatürk, “saltanatın korkuya, Cumhuriyetin fazilete” dayandığını, “saltanatın toplumsal eşitsizlik, Cumhuriyetin eşitlik, fırsat eşitliği ve kadın erkek eşitliği” demek olduğunu vurgulamıştır.
Cumhuriyet aynı zamanda bir kadın devrimidir
Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşunu takiben halka yaptığı konuşmalarında
“Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınların her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlar ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir” ifadeleriyle kadınların güçlenmesinin önemini vurgulamıştır.
Henüz “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi-1948”; “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi-1979” gibi uluslararası sözleşmelerin dünya gündeminde bile olmadığı bir dönemde, Atatürk’ün önderliğinde doğrudan kadın haklarına yönelik devrimlerle demokratikleşme yolunda kararlı adımlar atılmaya başlanmıştır. Fransa, İtalya gibi birçok ülkeden önce Türkiye’de kadınlara siyasi haklar tanınmıştır.
Eğitimde eşit haklar
20 Nisan 1924 tarihli Anayasamızda “İptidai tahsil bütün Türkler için mecburi Devlet mekteplerinde meccanidir” denilerek kız ve erkek çocuklar için temel eğitimin zorunlu olduğu kabul edilmiştir.
Yurttaş olarak eşit haklar:
17 Şubat 1926 da kabul edilen Medeni Kanun, hukuk devrimi denilince ilk akla gelen yasadır. Özellikle Aile Hukuku bölümüyle köklü bir hukuk reformu yaşama geçirilmiştir. Kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından erkeklerle eşit konuma getirilmişlerdir. Medeni Kanunumuz laik hukukun ve hukuk birliğinin simgesidir.
Siyasette eşit haklar
Türkiye’de kadınlar 3 Nisan 1930’da belediyelere; 26 Ekim 1933’de muhtarlık ve ihtiyar heyetine seçilme ve seçme hakkına sahip olmuşlardır.
Ancak 1924 Anayasasında, milletvekili seçme ve seçilme hakkı sadece erkeklere tanınmıştı. 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa’nın 10. ve 11. maddelerinde değişiklik yapılarak kadınlara da milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Anayasa’da yapılan değişikliklerine uygun olarak İntihab-ı Mebusan Kanunu’nda da (Milletvekili Seçimi Kanunu’nda) yine aynı tarihte değişiklik yapılmış ve anayasayla tanınan eşit haklara Seçim Kanununda da yer verilmiştir. Hem Anayasa değişikliği hem Seçim Kanunundaki değişikliğin 11 Aralık 1934 tarihli Resmi Gazetede birlikte ilan edilmesi, Cumhuriyet devrimleriyle kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesindeki kararlılığı yansıtan çok önemli bir örneğidir(https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/2877.pdf). Kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkını ilk kez kullandığı 1935 seçimlerinde 18 kadın milletvekili seçilmiştir. Türkiye parlamentoda kadın oranıyla dünya sıralamasında ikinci sırada yer almıştır.
Kadın Erkek Eşitliği Demokrasinin Temel Kriteridir
Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi olan kadın erkek eşitliği aynı zamanda demokrasinin temel kriteridir.
Ancak, son yıllarda iktidar tarafından dile getirilen kadını birey olarak görmeyen zihniyetle söylenen “kadının en önemli kariyeri anneliktir”, “kadın erkek eşitliği fıtratında yoktur” gibi sözlerin Cumhuriyet kazanımlarından geri gidişe yol açması kaygı vericidir.
Cumhuriyetimizin 101. Yılında, ülkemizde laik bilimsel eğitimin göz ardı edildiği; kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin önlenemediği; 1 milyon 632 bin kadının halen okuryazar olmadığı; siyasette eşit temsilin sağlanamadığı; yoksulluğun giderek arttığı; yetişkin, donanımlı gençlerin geleceklerini Türkiye dışında aradıkları ve iktidarın bu sorunlara çözüm üret(e)mediği görülmektedir.
Atatürk, Nutuk’ta milli varlığı sona ermiş bir milletin bağımsızlığını nasıl kazandığını, Kurtuluş’tan Kuruluşa verilen mücadeleyi anlatıp aynı zamanda gelecekte olabilecek tehlikelere de dikkat çekmiş ve akla bilime ulusun egemenliğine dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmış ve Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa görevini Türk Gençliğine emanet etmiştir.
Gün, Cumhuriyet devrimleriyle kazanılan haklardan geri gidişi durdurmak için ve laik demokratik hukuk devletimizi korumak için Atatürk’ün emanetine sahip çıkmak günüdür. Mücadeleye devam… Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.