

YANINDAYIZ Derneği Danışma Kurulu Üyesi
5 Aralık 1934,
Kadının İnsan Haklarında Kararlı Bir Devlet Politikası,
Eşitlik Yolunda Dönüm Noktası
5 Aralık 1934 tarihi; kadınlar açısından kabul edilen eşit hakların yaşama geçirilmesinin, kararlı bir devlet politikasıyla mümkün olduğunun en somut bir örneği.
5 Aralık 1934’te, TBMM’de çok önemli bir karar alındı ve Türkiye’de kadınlar “milletvekili seçme ve seçilme hakkına” sahip oldular:
Bunun için önce
- Anayasa’nın sadece “her Türk erkek” için tanıdığı milletvekili seçme ve seçilme hakkının düzenlenmiş olduğu 10. ve 11. maddelerde değişiklik yapıldı ve milletvekili seçme seçilme hakkı “kadın ve erkek her Türk” için kabul edildi.
- Aynı gün , İntihab-ı Mebusan Kanunu da bu eşitliğe uygun şekilde değiştirildi. Anayasa ve Seçim Kanunu değişiklikleri 11 Aralık 1934 tarihli Resmî Gazetede yayınlandı.
11 Aralık 1934 tarihli Resmi Gazetede, kadınların milletvekili seçme seçilme hakkına sahip olmasının ilanı sadece hukuken yasal bir hakkın kabul edilmesi olmayıp aynı zamanda kadın–erkek eşitliğini hayata geçirme konusunda kararlı bir devlet politikası uygulanmasının resmi belgesidir.
Cumhuriyet Devrimleri ve Laik Hukuk Zemini
Cumhuriyetle başlayan büyük toplumsal dönüşümün temel ekseni kadın–erkek eşitliğidir.
Atatürk, daha Cumhuriyetin ilk yıllarında:
“Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınların her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Kadınlar ilim ve fen sahibi olacak, erkeklerin geçtiği bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.”
diyerek, kadının güçlenmesini devlet politikasının merkezine yerleştirmiştir.
Bu anlayışla:
- 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve 20 Nisan 1924‘de yürürlüğe giren Anayasamızda kız erkek bütün çocuklar için temel eğitimin zorunlu ve parasız olduğu, “İptidai tahsil bütün Türkler için mecburi, Devlet mekteplerinde meccanidir” hükmüne yer verilerek kabul edilmiştir.
- 1926 yılında yurttaşların özel yaşam alanının düzenlendiği Medeni Kanun ile tek eşlilik, resmi nikah, evlenme yaşı, hakim kararıyla boşanma, mirasta kız ve erkek çocuklara eşit pay verilmesi kabul edildi.
Devrim süreci kararlılıkla devam ettirilirken, sadece erkeklere Anayasal bir hak olarak siyaset alanının kadınlara da açılabilmesi kolay olmayacaktı, çünkü bunun için öncelikle Anayasa’da değişiklik yapılması gerekiyordu.
Türkiye, din devletinden laik hukuk devletine adım adım ilerlerken, bu yolun taşları kadın hakları açısından da döşeniyordu.
5 Aralık’a giden yolda…
1923 yılında İntihab-ı Mebusan Kanunu’nda seçim bölgelerinde milletvekili sayısının tespitine dair maddesi görüşülmüş ve TBMM’de “her yirmi bin Türk erkek nüfusa bir mebus” hükmü oyçokluğu ile kabul edilmişti. Bunun üzerine Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey, kabul edilen madde hakkında şu tarihi soruyu sordu: “Kadınları nüfustan saymamak akla ve hayale gelebilir mi? İntihap etmek ve edilmek hakkını vermiyorsunuz; fakat kadınları saymıyorsunuz da.”
Bu itiraz, o gün için karşılık bulmadı; ama kadınlar örgütlenmeye, hakları için mücadeleye devam ettiler. Ve siyasette doğrudan kadınlara eşit haklar tanıyan adımlar birbiri ardına atıldı,
- 1930’da kadınlara belediye seçimlerinde,
- 1933’te muhtarlık seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Sıra, Anayasa değişikliğine gelmişti ve 5 Aralık 1934’de Anayasa’da, 5eçim Kanununda değişiklik yapıldı,
Henüz BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (1948), Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi – CEDAW (1979) dünya gündeminde bile yokken, Türkiye’de kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur. Fransa’da bu hak 1945’te, İtalya’da 1948’de, Japonya’da 1950’de tanınmıştır. Biz, bu sürecin öncü ülkelerinden biriyiz.
1935 seçimlerinde 18 kadın milletvekili ile oran %4,6’ya ulaşmış;
Türkiye bu oranla dünyada 2. sırada yer almıştır.
Bu uygulama, 1979 yılında “geçici özel önlem” olarak CEDAW’da düzenlenmiş olan fırsat eşitliği politikalarının öncü bir örneğidir.
1937’de laiklik ilkesinin Anayasa’ya eklenmesiyle de Türkiye Cumhuriyeti, İslam dünyasında tek laik hukuk devleti olarak konumunu pekiştirmiştir.
Gelelim bugüne…
TBMM’de kadın milletvekili oranı %19,8, Kritik eşik kabul edilen %30’un bile altında.
Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi olan kadın–erkek eşitliği, günümüzde demokrasinin ve sürdürülebilir kalkınmanın temel kriteri olarak tanımlanıyor.
- Kalkınma Planı’nda 2028 yılı hedefi:
Bugünün tablosunda: eşit temsil neden hâlâ yok?
Kadın belediye başkanı oranı %2’den %5’e, Parlamentodaki kadın milletvekili oranı %19,8’den %25’e yükseltilmek?? Bu hedeflerin yorumunu takdirinize bırakıyorum.
Oysa Anayasamızın 10. maddesi, 2004 ve 2010 değişiklikleriyle devlete bir yükümlülük veriyor:
“Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.
Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Devletin kadın–erkek eşitliğini sağlamak amacıyla alacağı tedbirler,
eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”
Sorun şu: 5 Aralık 1934’teki doğru başlangıç sürdürülemedi.
Eşitliği hayata geçirmek için kararlı bir devlet politikası uygulanmadı.
Seçim Kanunu’nda ve Siyasi Partiler Kanunu’nda gerekli değişiklikler yapılmadı. Bu nedenle, kadınlar hâlâ karar verici konumlarda yeterince temsil edilemiyor.
Çözüm için Seçim Kanununda Değişiklik Önerisi:
Temsilde eşitlik için bugün, 5 Aralık’ın mirasına yakışan bir adım olarak, Seçim Kanununda yapılması gereken değişiklik teklifimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
- TBMM’de ve tüm seçilmiş organlarda kadınların temsiline ilişkin yapısal eşitsizlikleri gidermek,
- Anayasa’nın 10. maddesinde devlete verilen eşitliği hayata geçirme görevini somutlaştırmak,
- Demokratik meşruiyeti güçlendirmek,
- Kadınların siyasal karar alma süreçlerine etkin katılımını sağlamak.
Seçim Kanununda Değişiklik önerim:
- En az %40 cinsiyet kotası düzenlenmeli: Aday listelerinde kadın–erkek sayısal dengesinin zorunlu kılınmalı.
- Fermuar sistemi getirilmeli:
Kadın ve erkeğin listede birbiri ardına sıralanarak, eşitliğin gerçekten seçilebilir sıralara yansımasının güvence altına alınmalı. - Devlet yardımı yaptırımı: Cinsiyet kotasına uymayan partilerin devlet yardımı azaltılmalı veya kesilmeli.
- Kadın Aday Destek Fonu:
Kadınların adaylık süreçlerinde ekonomik ve örgütsel engellerinin azaltılmalı. - Yerel yönetimler yasasında da aynı ilkeler uygulanmalı:
Belediye meclisleri ve il genel meclislerinde de eşit temsilin hayata geçirilmeli.
Ülkemizde demokrasinin sağlıklı işlemesi ve Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması için kadınların yaşamın her alanında ve özellikle siyasette eşit katılımına ve katkısına gereksinimi vardır. Eşitlik için mücadeleye devam..
KadınErkekEşittirNokta..





