ANAYASA’DA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ   

Anayasalar, bir devletin dayandığı temel ilkeleri, yönetim şeklini, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini, devlet güçleri arasında denge ve denetleme usullerini ve kurumların işleyişini düzenleyen toplumsal sözleşmelerdir.

1920 yılında Büyük Millet Meclisinin açılışından sonra yapılan 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, aynı zamanda devletin şeklinin Cumhuriyet olduğunun ilan edildiği anayasadır. “Hakimiyetin kayıtsız, şartsız millete ait olduğu” ilkesine dayanan 1921 Anayasasında 29 Ekim 1923’de yapılan değişiklikle devletin yönetim şeklinin “Cumhuriyet” olduğu ilan edilmiştir.

Cumhuriyet tarihimiz boyunca demokratikleşme ve çağdaş uygarlık yolunda ilerleme amacıyla yapılan her Anayasa değişikliğiyle, kadın haklarında gelişme sağlandığı görülmüştür. Cumhuriyetin kuruluşunu takiben yapılan 1924 Anayasasında ve 1961 ile 1982 Anayasalarında 2007 yılına kadarkadın erkek eşitliği yolunda çok sayıda değişiklik yapılmıştır. 

  • 1924 Anayasası

Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesine dayanan 1924 Anayasası 87. maddesiyle temel eğitimde bütün çocuklar için eşit haklar getirilmiştir: İptidai tahsil bütün Türkler için mecburi ve Devlet mekteplerinde meccanidirdenilerek kız ve erkek çocuklar için ilköğretimin zorunlu olduğu ve devlet okullarında parasız olduğu hükme bağlanmıştır. “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bir gençlik yetiştirilmesi amaçlanmıştır.

1924 Anayasasında milletvekili seçme ve seçilme hakkı 1920’li yılların başında birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de sadece erkeklere tanınmıştı.

1924 Anayasası’nın 10. ve 11. maddelerinde “her Türk erkek” denilerek sadece erkeklere tanınmış olan milletvekili seçme ve seçilme hakkı,

5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa’da yapılan değişiklikle, kadınlara da tanınmıştır. 10. maddede yapılan değişiklikle “yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçmek hakkını haizdir”; 11. maddede yapılan değişiklikle “otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçilebilir” hükmüne yer verilmiştir.

5 Aralık 1934 günü Anayasa’nın 10. ve 11. maddeleri değişiklikleri çerçevesinde aynı zamanda İntihab-ı Mebusan Kanununda (Milletvekili Seçimi Kanunu’nda) da değişiklik yapılmış ve anayasayla tanınmış olan eşit haklara Seçim Kanununda da yer verilerek, hem Anayasa hem de Yasada yapılan değişiklikler 11 Aralık 1934 tarihli Resmi Gazetede  yayınlanmıştır. 11 Aralık 1934 tarihli Resmi Gazetede de yayınlanarak yürürlüğe giren kadınların milletvekili seçme seçilme hakkı Atatürk devrimlerinin hayata geçirilmesindeki kararlılığının somut bir örneğidir. Böylece, Şubat 1935’de yapılan milletvekili seçiminde 18 kadın milletvekili seçilmiş ve yasama görevine başlamıştır.

1924 Anayasası 2. maddesinde “Türkiye Devletinin dini, Dini İslamdır” yer almaktaydı. 10 Nisan 1928 tarihinde “laiklik ilkesine” ilk adım olarak nitelediğimiz değişiklik yapılmış ve “Türkiye Devletinin dini, Dini İslamdır”   ibaresi çıkarılmıştır. Böylece Türkiye Cumhuriyetinde, dine dayalı ayrımcılık yapılmaksızın yurttaşların eşit konumda olmaları anayasal bir ilke olarak yer almıştır. 1928 değişikliğinde Anayasanın 16. Maddesindeki milletvekili yemininden “vatan ve milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kaydüşart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmeyeceğime ve cumhuriyet esaslarına sadakattan ayrılmayacağıma..vallahi” ibaresi çıkarılmış ve  namusum üzerine söz veririm” şeklinde düzenlenmiştir.

5 Şubat 1937 tarihinde Anayasa’da yapılan değişiklikle devrimlerin güvencesilaiklik” ilkesineyer verilmiştir. Bu değişiklik sonucu Anayasanın 2. maddesi “Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır. Resmî dili Türkçedir. Makarrı Ankara şehridir” şeklinde düzenlenmiştir.

Laiklik ilkesi insan haklarının, demokrasinin ve kadın haklarının güvencesidir.

  • 1961 Anayasasında kadın erkek eşitliği esasen genel eşitlik kuralı çerçevesinde ele alınmış; eğitim, öğrenim hakkına ilişkin 42. maddede “İlköğrenim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için mecbûridir ve Devlet okullarında parasızdır”, hükmüne yer verilmiştir. 66. maddede ise kadının çalışma yaşamında korunmasına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
  • 1982 Anayasasında kadın erkek eşitliğinin sağlanması amacıyla yapılan değişiklikler, özellikle Türkiye’nin 1999 yılında Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak müzakere sürecine alınmasının ardından kısa vadeli taahhütler kapsamında gerçekleştirilmiştir.

3.10.2001 tarihinde yapılan ilk değişiklikle Anayasanın 41. maddesindeki “Aile toplumun temelidir” hükmüne “eşlerarası eşitliğe dayanır  ibaresi eklenmiştir. Ancak bu değişikliğin sadece ailede eşitlikle sınırlı olması, eğitim, istihdam, siyaset gibi yaşamın diğer alanlarını kapsamaması nedeniyle özellikle kadın hukukçular tarafından yetersiz bulunmuştur.

Nitekim, AB’nin İlerleme Raporunda da bu hususa dikkat çekilmesi üzerine 7.5.2004 tarihinde yapılan yeni bir değişiklikle Anayasanın 10. maddesine Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” fıkrası eklenmiştir. Ancak, bu defa da kadınların eşit fırsatlara sahip olmasına destek oluşturacak “pozitif ayrımcılığa” ilişkin yapılması beklenen düzenleme göz ardı edilmiştir. Bu eksiklik de 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda Anayasanın 10. maddesine “Devletin kadın erkek eşitliğini sağlamak amacıyla alacağı tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanmaz”  cümlesi eklenerek giderilmiştir.

1937’de 1924 Anayasasında yer verilen laiklik ilkesi, 1961 ve 1982 Anayasalarında da devletin değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez temel nitelikleri arasında sayılmıştır.

Demokratik, laik bir hukuk devleti kadın haklarının temel güvencesidir ve ülkemizde son yıllarda kadın erkek eşitliğinden geri adım girişimlerinin yaşanması karşısında laikliğin korunmasına bugün her zamandan çok ihtiyaç vardır.

 

2 Ağustos 2007’de gündeme gelen “Yeni Anayasa Taslağı”

Bilindiği gibi, 2007 yılında yine bir seçim sonrası YENİ bir Anayasa hazırlığı gündeme gelmişti. Hazırlanmış olan bu yeni Anayasa Taslağında Cumhuriyet tarihimizde ilk kez “kadın haklarında geri adım” atıldığına tanık olmuştuk. Oysa, kadın erkek eşitliği  demokrasinin temel ilkesidir.

– Taslakta, Türkiye’nin başta BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi  olmak üzere uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan taahhütleri göz ardı edilmiş;

-Taslağın “Eşitlik” maddesinde; 1982 Anayasasına 2004 değişikliği ile giren  kanun önünde eşitlik başlıklı 10. maddesindeki “kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür hükmüne yer verilmemiş:

Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel surette korunmayı gerektiren kesimler için alınan tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz”  şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar, “pozitif ayrımcılık” getiriliyor görüntüsü altında,  korunmaya muhtaç  bir konuma indirgenmiştir.

Ayrıca, Anayasa’nın, “Devlet aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” olarak ifade edilen 41. maddesi hükmüne  Anayasa taslağında yer verilmemiştir.

2 Ağustos 2007 tarihinde ülke gündemi getirilen “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Önerisi” toplumun büyük bir kesiminden tepki alması üzerine hükümet tarafından geri çekilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Laiklik ilkesi demokrasinin ve demokrasinin temel kriteri olan kadın erkek eşitliğinin güvencesidir.

 

  • 12 Eylül 2010 Referandumu sonrası Anayasa Değişikliği

Bilindiği gibi, 12 Eylül 2010 tarihinde referandumda kabul edilen ve HSYK Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun Hakimler Savcılar Kurulu olarak ve  Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasına ve günümüzde Fetö olarak anılan terör örgütüne yargının adeta teslim edilmesine yol açan Anayasa değişikliği, ülke çapında çok tartışılmıştı.

26 maddelik Anayasa değişiklik paketinde herkesin kabul edebileceği bir iki maddeye yer verilmiş, asıl amaç kamufle edilmek istenmişti. Örneğin, Anayasanın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinde yapılan 2004 değişikliğine “Devletin kadın erkek eşitliğini sağlamak  amacıyla alacağı tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanmaz”  cümlesi eklenmişti. Buna rağmen kadınların, hukuk devletinin, demokrasinin zedelendiği her durumda kadın haklarında geriye gidiş olacağı öngörüsüyle bu değişikliğe HAYIR demişlerdi.

 

  • 16 Nisan 2017 tarihinde Referanduma sunulan Anayasa Değişikliği

10 Aralık 2016 tarihinde AKP tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin hazırlanışından, Anayasa Komisyonunda görüşülmesine, TBMM’de oylanmasına ve halk oyuna sunulmasına kadar her aşaması Anayasa aykırı bir şekilde yürütülmüştür.

21 Ocak 2017 tarihinde TBMM’de kabul edilmiştir. Görünürde 18 madde, ancak yaklaşık 65 maddede değişiklik yapılan adeta bir “Torba Anayasa” halinde referanduma sunulmuştur. Anayasa değişikliği yasama, yürütme ve yargıyı tek elde toplayacak şekilde, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, rejim değişikliğine yol açan hükümler içermektedir. 

Anayasa Değişikliği ile Türk Tipi (?!) adı verilen bir “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet “getirilmiştir. Bu sistemde, TBMM’nin görev ve yetkileri sınırlandırılmış, denetleme yetkisi büyük ölçüde kaldırılmış, yasama dahil her konuda Cumhurbaşkanı’na geniş yetkiler verilmiştir. “Meclisin yetkisinin sınırlandırılmasına rağmen milletvekili sayısı neden 600’e çıkarılmıştır?” sorusunun yanıtı verilmemiştir.

Anayasada yargının bağımsızlığı ilkesine tarafsızlığı eklenmiştir. Ancak Partili Cumhurbaşkanı tarafından Hakimler Savcılar Kurulunun 13 üyesinden beşinin ve başkanlığına Adalet Bakanının seçildiği, diğer üyelerin ise TBMM’de çoğunluğunu Cumhurbaşkanının partisine mensup milletvekilleri tarafından seçileceği göz önünde tutulduğunda yargının tarafsız olabilmesi mümkün müdür? Bilindiği gibi, Anayasa’da yapılan değişiklikle yargının bağımsızlığına ek olarak “ve TARAFSIZ” olacağı hükmü getirilmiş olmasına rağmen yargı büyük ölçüde Yürütmenin başı olan Partili Cumhurbaşkanı’na bağlanmıştır.

Anayasa’da Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 12’sini Cumhurbaşkanının ataması kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanının suç işlemesi halinde Anayasa Mahkemesi yargılamada nasıl tarafsız ve bağımsız olabilecektir?

2017 Anayasa Referandumunda kabul edilen “Cumhurbaşkanının, yardımcılarını ve Bakanları milletvekili olmayanlar arasından ataması halinde milletvekili dokunulmazlığından yararlanmaları” konusunda getirilen hüküm ise “milli iradenin tek kişi iradesine bırakılması” anlamına gelmektedir. Bu değişiklikle Anayasanın 6. md.si “egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” hükmü ihlal edilmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle taşra, merkez teşkilatını kurmak, sosyal ekonomik haklarda düzenlemeler yapılabilmesinin yanında Cumhurbaşkanı, Bütçeyi hazırlamak; Milletlerarası sözleşmeleri onaylamak, yayımlamak; Büyükelçileri, YÖK Başkan ve üyelerini, bürokratları atamak gibi çok geniş yetkilere sahip kılınmıştır.

Cumhurbaşkanına Kararname ile çok geniş hukuki, idari düzenlemeler yapma yetkisinin tanınması, Cumhuriyetin demokratik, hukuk devleti niteliğini ortadan kaldırmıştır. Bu durum Anayasanın değiştirilmez, değiştirilmesi teklif edilemez hükümlerinin fiilen içinin boşaltılması anlamına gelmektedir. Nitekim, TBMM’de onay kanunu ile kabul edilen Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin Cumhurbaşkanının tek imzayla feshedilmesi bu durumun somut bir örneğidir.

Anayasa değişikliği referandumda kabul edildiği Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren partili Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi uygulamaya geçmiştir. Anayasa’da yer alan hükme göre seçilen partili Cumhurbaşkanı tarafsız kalacağı üzerine and içmektedir!??

İstanbul Anayasa Platformu olarak, egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir, hiçbir surette hiçbir kişiye devredilemez, diyoruz. Bu nedenle yasama, yürütme ve yargıyı bir kişiye bağlayan, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, adına Türk Tipi Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemidenilen Anayasa değişikliğine itiraz ediyoruz.

  https://www.youtube.com/watch?v=mhi1SiM86uM

Sözün özü. Yürürlükteki 1982 Anayasası, darbe sonrası hazırlanan ve değiştirilmesi gerektiği toplumun büyük bir kesimi tarafından ifade edilmiş olan,  aslında yıllar içinde bir kısmı da referanduma sunularak yapılan çok sayıda değişiklikle demokratikleşme yolunda geliştirilmiştir. Bu nedenle, yeni bir anayasa ülkemizin en acil ihtiyacı değildir. Cumhuriyetimizin temel nitelikleri değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez. Bu nedenle, Anayasasın ilk üç maddesi tartışmaya açılamaz.

 “Çünkü.. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar milletin yaşamına giderilmesi mümkün olmayan zararlar verebilir.”                 

                                                                         Mustafa Kemal Atatürk

 

 

 

Önceki İçerik11 EKİM DÜNYA KIZ ÇOCUKLAR GÜNÜ