Doğum İzni Hakkında Değişiklik Teklifi,
Nazan Moroğlu, T24, 25 Kasım 2025
Avukat Nazan Moroğlu doğum izninin arttırılmasını değerlendirdi: Eşit istihdam politikası ve kadının birey olarak güçlendirilmesi olmadan bu adımlar etkisiz
Ceren Bala Teke
Avukat Nazan Moroğlu, doğum izninin 24 haftaya çıkarılması konusunda, kadını yalnızca eş ve anne rolüyle tanımlayan yaklaşım değişmediği sürece yeni paketlerin kadın istihdamını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirmeyeceğini belirtti. Moroğlu, “Doğum iznini uzatmak önemli ama kreş, eşit istihdam politikası ve kadının birey olarak güçlendirilmesi olmadan bu adımlar etkisiz kalıyor” dedi.
Aile yılı kapsamında hazırlanan yeni doğum izni düzenlemesi, anne ve baba adaylarını yakından ilgilendiriyor. Mevzuatta yapılması planlanan değişiklikle izin sürelerinin uzatılması, ebeveynlere daha esnek seçenekler sunulması ve işçi–memur arasındaki hak farklarının ortadan kaldırılması hedefleniyor.
Taslağa göre; doğum izninin 20 ila 24 haftaya çıkarılması masada. Mevzuattaki “anne” ifadesinin “ebeveyn” olarak değiştirilmesiyle, doktor onayıyla doğum öncesinden sonrasına aktarılabilen izin hakkını anne yerine baba da kullanabilecek.
Avukat Nazan Moroğlu, mevzuatta planlanan değişikliği T24 için değerlendirdi.
Kadınların doğum izninin 24 haftaya çıkarılması kadınlar açısından işe dönüş, adapte olma noktasında nasıl etkiler yaratır?
Kadınların sekiz hafta doğumdan önce, sekiz hafta doğumdan sonra olmak üzere on altı haftalık yasal doğum izni var, bu sürenin yirmi dört haftaya çıkarılması aslında anne ve çocuk sağlığı açısından olumlu bir düzenleme olarak görülebilir. Bu bakımdan doğum izninin artırılması kadınların doğum nedeniyle işten tamamen ayrılmak zorunda kalma riskini de azaltabilir. 2003 yılında İş Kanununda ve 2011’de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılan düzenlemeyle yasal doğum izni on altı hafta olarak kabul edilmişti. 2025 yılının Aile Yılı ilan edilmesinin ardından ailenin güçlendirilmesine yönelik yapılması planlanan yasal değişikliklerden biri de kadınların doğum izninin yirmi dört haftaya çıkarılması oldu. Doğum izninin sekiz hafta daha artırılmasının kadınlar açısından işe dönüş, adapte olma noktasında olumlu etkisi olacağını, herhangi bir zorluk yaşanmayacağını düşünüyorum. Çünkü kadınlar genellikle doğum nedeniyle işten ayrılmak istemiyorlar, yasal doğum iznini kullanıp çalışmaya devam etmek istiyorlar.
Kadınların doğum izninin uzatılması kadın istihdamı konusunda olumsuz bir duruma sebep olur mu? Halihazırda birçok işveren kadın çalışanların gebelik ihtimali nedeniyle istihdamına önyargılı bakarken bu düzenleme nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalmamıza neden olabilir?
Türkiye’de özellikle “özel sektörde” kadın istihdam oranının halen düşük olmasının nedeni işverenin, kadın çalışanların yasal doğum izinlerini, personel eksikliğini telafi için ek maliyet gibi görmeleridir. Doğum izni süresinin 24 haftaya çıkarılması, işverenin kadın istihdamına yönelik ayrımcı önyargılarının artmasına; kadın yerine erkek çalışan tercih etmelerine yol açabilir. Bu nedenle devlet tarafından doğum izninin uzatılması, kadınlara yönelik bir destek önlemi olmakla beraber, aynı zamanda kadın erkek eşitliği bakış açısıyla bütüncül bir istihdam politikası olarak ele alınmalıdır.
Yeni paket ‘işçi ve memur annelerin izni eşitleniyor’ gibi olumlu bir çizgide sunuldu. Ancak memuriyetteki iş garantisi ile işçilikteki durum eşit değil. Sizce işçi kadınların doğum izninin uzatılması başka krizlere alan açar mı?
Biraz önce değindiğim gibi, İş Kanununda 2003 yılından itibaren ve Devlet Memurları Kanununda da 2011 yılından beri kadınların yasal doğum izni doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 8 hafta olmak üzere 16 hafta olarak uygulanmaktadır. Ancak doğum izni konusundaki açıklamada, sanırım yanlışlıkla memur ile işçi annelerin izni eşitleniyor denilmiş… Zaten eşitlenmişti. Ayrıca İş Kanunu 74. maddesinde ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 104. maddesinde 2016 yılında yapılan değişiklikle kadının yasal doğum iznini isterse 3 haftasının doğum öncesi kullanılması koşuluyla kalan sürenin tümünü doğum sonrası kullanabileceklerine dair imkan da tanınmıştı.
Sadece babalık izni açısından, çalışan kadının işçi veya memur olması açısından farklılık var. Babalık izni İş Kanunumuza göre 5 gün, Devlet Memurları Kanununa göre 10 gündür. Yeni bir düzenlemeyle örneğin 10 gün olarak eşitleneceği açıklandı.
Annelik izninin uzatılması da birçok uygulama gibi Aile Yılı kapsamında sunuldu. Sizce iktidarın Aile Yılı politikalarında kadının yeri nedir?
2025 yılı “Aile Yılı” ilan edilirken yapılan açıklamada “Aile toplumun temelidir” diye vurgulandı, ama Anayasa’nın 41. maddesine değinilirken “eşler arası eşitliğe dayanır” kuralı yine görmezden gelindi.
Aile Yılı kapsamında yapılan açıklamada, 25 Aralık 2024’de kurulan Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulu’nun sağlıklı bir nüfus yapısı için belirlediği kısa orta ve uzun vadeli stratejilerinin ilki kamuoyu ile paylaşıldı. Buna göre “ilk çocuk için bir defalık doğum yardımı 5000 liraya verileceği, ikinci çocuk için her ay 1500 lira ve sonraki çocuklar için her ay 5000 lira” olacak şekilde çocuk yardımlarının devreye alındığı anlaşılıyor. Ancak güçlü bir neslin yetişmesi için öncelikle laik bilimsel kamusal eğitimle desteklenmesine ihtiyaç olduğu unutuluyor.
Türkiye’de yaşamın her alanında eğitimde, ailede, istihdamda, siyasette kadın hakları açısından acil çözüm bekleyen birçok mesele var. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri durdurulamıyor. Ama en acil olanlar arasında bir temel mesele var ki, bu sorun giderilmeden diğerlerine çözüm getirmek için atılan adımlar da bir türlü yeterli olamıyor. Kadını sadece eş, anne rolü ile sınırlı gören, “kadını birey olarak görmeyen” zihniyet ülkemizde kadın hakları açısından en temel mesele olarak devam ediyor. Ailenin güçlendirilmesi her vesileyle vurgulanıyor, ama kadının güçlendirilmesi göz ardı ediliyor.
Bu nedenle doğum izninin artırılması, kadın işçi kadın memur izinlerini eşitlenmesi düşünülürken, kadının çalışma saatlerine uyumlu yeterli sayıda kreşler açılması gibi kadın istihdamını destekleyici uygulamalar da birlikte planlanmalıdır.
Paket uygulamaya konulursa kadınların iş hayatına etkileri nasıl olur?
Türkiye’de kadının sorunu zaman zaman gündeme getirilen paketlerle çözüme ulaşamıyor. Bu nedenle kadınların istihdama katılım oranlarını artıracak; aile-iş yaşamı uyumunu sağlamak amacıyla bakım yükünü azaltacak; ücret eşitsizliğini giderecek; kadın girişimciliğini desteleyecek ve yaşamın her alanında sahip olduğu eşit haklar kullanmasına destek oluşturacak politikalar uygulaması için acilen yeniden bir Kadın Bakanlığı kurulmasına ihtiyaç var.
1990 yılında kurulmuş olan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı, 2011 yılında kaldırılmış yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştu. 2018’de bakanlığın adı “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı” olarak değiştirildi. 2021’de “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı” adıyla yeniden yapılandırılan Bakanlık, kadın erkek eşitliğini bir demokrasi meselesi olarak ele almak yerine, ailenin bütünlüğünü korumak, parçalanmış ailelerin fertlerine çeşitli sosyal hizmetler sunmak, ailenin güçlendirilmesini sağlamakla görevlendirilmiştir. Aile yılı ilan edilmesi, Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulu kurulması Bakanlığın görevlerini bu yolda sürdüreceğini göstermektedir…
Sözün özü, kadın erkek eşitliğinin demokrasinin temel kriteri olarak görülmesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin itici gücü olabilmesi için yeniden bir Kadın Bakanlığı kurulması gerekmektedir. Aksi takdirde, bütüncül bir eşitlik politikası uygulamak yerine, sadece doğum izni, babalık izni, süt izni paketi neler getiriyor diye konuşmaya devam ettiriliriz.





