Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2016-2020 Ulusal Eylem Planı’nın Değerlendirilmesi

1491

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele

2016-2020 Ulusal Eylem Planı’nın  Değerlendirilmesi

 

Nazan Moroğlu, LL.M.

MEF Ü. Hukuk F. Öğr. Görevlisi

8 Mart 2015 Dünya Emekçi Kadınlar Gününde  2016-2020 kadına yönelik şiddetle mücadele Ulusal Eylem Planı Başbakan tarafından açıklandı. Yeni dönem Eylem Planı daha önceki eylem planlarında olduğu gibi yasal düzenlemelerin yanı sıra kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili farkındalık yaratma ve zihniyet değişimi, kadının güçlendirilmesi, sağlık ve koruyucu hizmetlerin sunumu, kurumlararası işbirliğinin iyileştirilmesi hedeflerini içeriyor.

Ulusal Eylem Planı 6 başlık altında düzenlenmiş:

  • Yasal çalışma,
  • farkındalık oluşturma,
  • koruyucu hizmet unsuru,
  • sağlık hizmetleri,
  • kurumlar arası koordinasyon,
  • şiddet uygulayanlara uygulanacak çalışmalar

 

  • Yasal çalışma:

Denetimli Serbestlik çerçevesinde uygulanan elektronik izleme sisteminin kadına yönelik şiddet konusunda da uygulanacağı ve bunun ‘Elektronik Destek Sistemi  Pilot Uygulama’ Ankara ve İzmir’de başlatılacağı açıklandı.

Ayrıca, Eylem Planında kadına yönelik şiddet ve benzeri konularda, özel yetiştirilmiş uzman hakimlerin görev yapacağı özel İhtisas Mahkemeleri kurulacağı belirtildi.

Ancak, kadına yönelik şiddetle mücadelede yapılacak yasal düzenlemelerin öncelikle alt yapısı oluşturulmadan yürürlüğe girmesi halinde bir kargaşa yaşanmaktadır.  Örneğin, 2012 yılında yürürlüğe giren  6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, alt yapısı oluşturulmadan yürürlüğe girdiği için şiddetin önlenmesi ve kadının gerektiği gibi korunması mümkün olmamaktadır.

Yasada yer alan ve şiddetle mücadele açısından büyük önem taşıyan ŞÖNİM – Şiddet Önleme İzleme Merkezlerinin Kuruluş ve Uygulama Yönetmeliği de 3 yıldan beri çıkarılmamıştır. Her ilde kurulması gerekirken sadece pilot uygulama olarak 14 ilde kurulmuştur.

Ayrıca, 6284 sayılı yasada ve İstanbul Sözleşmesinde öngörüldüğü halde kadın kuruluşlarının, kadın hukukçuların yıllar boyunca edindikleri deneyimlerden yararlanılmamaktadır.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadın sorunlarına kararlılıkla çözüm getirilebilmesi için 2011 yılında kaldırılan Kadından Sorumlu bir Bakanlığın acilen yeniden kurulmasına ihtiyaç vardır. Nitekim, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı toplumsal cinsiyet eşitliği açısından zihniyet dönüşüme yeterli katkıyı verememektedir. 

  • Farkındalık oluşturma,

Başbakan  Eylem Planını açıklarken çok doğru olarak “Yasal  açıdan hangi tedbiri alırsanız alın, zihniyeti dönüştüremediyseniz bu yasal tedbirler yetersiz kalabilir. Geniş kapsamlı bir eğitim faaliyetine. ihtiyaç var..” demişti.

Ancak aynı gün hükümetin bir Bakanı “şiddet aile içinde önlenir, bu annelerin görevi, çocukları yetiştirmek onların sorumluluğu..” diye söylüyordu, aynı Bakan daha önce de “kadının en önemli kariyeri anneliktir”, demişti. Bu sözlerin, kadına karşı ayrımcılığın bir ifadesi olduğu görülmektedir. Öte yandan çocuk yetiştirme annenin olduğu kadar da babanın görevidir (CEDAW md.5).

Ayrıca, şiddetin önlenmesi için 6284 sayılı yasada Milli Eğitim Bakanlığına da görev verilmiştir. Okulöncesi eğitimden başlayarak, eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği zihniyetinin yerleştirilmesine yönelik bir dersin müfredata konulması gerekmektedir.

 

  • Koruyucu destek hizmetlerinin verilmesi için öncelikle kurumlararası koordinasyonun tam anlamıyla yaşama geçirilmesi gerekmektedir. Koordinasyon görevi 6284 sayılı Kanunun 16. maddesiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına verilmiştir.

Ancak, koordinasyonla ilgili yapılanmaya önceki 2012-2015 Eylem Planında da yer verildiği halde uygulamaya yansıtılamamıştır. Bakanlık  daha çok medyaya yansıyan münferit olaylarda etkin olarak koordinasyon görevini yapmıştır.

Eylem Planı açıklanırken koruyucu hizmet olarak ‘İhtisaslaşmış Kadın Konukevleri’ modeline geçileceği belirtilmiştir. Aslında bu modelin adı ve ilgili Yönetmelik “Kadın Sığınmaevi” olarak değiştirilmelidir. Şiddet mağduru kadın bu kurumlara sığınmak amacıyla gitmektedir, konuk olarak değil.

  • Kurumlar arası işbirliğinin tam anlamıyla yaşama geçirilmesi için Koordinasyon sağlanması halinde şiddetle mücadelede ve önlemede en etkili çalışma olacaktır. Ancak koordinasyon görev tanımı ayrıntılı bir şekilde yapılarak ilgili kurum ve kuruluşlara iletilmedikçe yine koruma ve önleyici tedbirlerin uygulamasında aksaklıklar yaşanacak, bu durumda faile gerektiği gibi yaptırım uygulanmadıkça da kadına yönelik şiddetin hızı kesilmeden artacaktır.
  • Emniyet personeli ve sağlık çalışanlarına eğitim verilmesi;

Eylem Planında yer verilen uygulamacılara yönelik eğitim, 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi gereğince uygulanması gerekmektedir. Bu eğitimlerde Üniversitelerin yanı sıra Türkiye Barolar Birliğinin uzman kuruluşu TÜBAKKOM’dan, Baroların bu konuda uzman hukukçularından destek alınmalıdır.

Sonuç olarak, 2016-2020 Eylem Planının uygulamaya geçirilmesinden önce 2012-2015 Ulusal Eylem Planının hangi ölçüde uygulanabildiğinin değerlendirilmesinde yarar vardır.  Böylece eksikliklerin ve aksaklıkların izlenmesi, önlemlerin buna göre belirlenmesi şiddetle mücadelede daha doğru adımların atılmasını sağlayacaktır.

Önlemeye yönelik çalışmalar toplumun temeli olan ailenin huzuru için yaşamsal önem taşıyor. Bu bakımdan, şiddetin önlenmesi için aileden başlayarak her kurumda en başta TBMM bünyesinde de zihniyet değişimine ihtiyaç olduğu görülmektedir.

Aile içi şiddeti görerek yetişen çocukların şiddet uygulama eğilimli oldukları bilinmektedir. Bu nedenle, ailede önlenmesi mümkün olamayan bu sorunun uzun vadede önlenebilmesi için Milli Eğitim Bakanlığınca eğitim yolu ile etkili önlemler alması, zihniyet değişiminin sağlanması gerekmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığınca;

  • okulöncesi eğitimden başlayarak eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği zihniyetinin yerleştirilmesi için, insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, demokrasi ve yurttaşlık bilgisi konularını içeren bir derse müfredatta yer verilmesi;
  • bu konuda konulacak bir dersin öğrencilere amaca uygun yansıtılabilmesi için, öncelikle bu dersi verecek öğretmenlerde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlılığın artırılmasına yönelik hizmet içi eğitim verilmesi; öğretmen yetiştirme okullarında da müfredata bu konuda ders konulması;
  • mezun olduklarında savcı, hakim veya avukat olarak görev yapacak hukuk öğrencileri için Hukuk Fakültelerinde “Kadının İnsan Hakları-Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” dersinin konulması ve uygulamadaki haksızlıkların kararlılıkla izlenmesi halinde şiddetin önlenmesine yönelik olumlu gelişme sağlayacaktır.

 

Bilindiği gibi, İstanbul Sözleşmesinin 14. maddesinde;  6284 sayılı Kanunun 12. maddesinin 6. fıkrasında ve 6284 tarihli Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği’nin “Eğitim” başlığı altında 41. maddesinde Milli Eğitim Bakanlığınca yapılması önerilen çalışmalar ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planlarında ve TBMM Araştırma Komisyonları Raporlarında yer alan çözüm önerilerinin yaşama geçirilmesi için kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç vardır.

Kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir.

Ancak, kadın erkek eşitliğine özen gösterilmedikçe, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi nasıl mümkün olabilecektir?

Milli Eğitim Bakanlığı, Öğretmenim Dergisi, Aralık 2015

Önceki İçerikLaiklik İlkesinin 78. Yıl Dönümü
Sonraki İçerikPazartesi Toplantısı