Laik demokratik bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin göz ardı edilmesine, özellikle Medeni Kanunun yok sayılmasına yol açan uygulamalar son yıllarda giderek artıyor.

17 Şubat 1926’da kabul edilen Medeni Kanunumuz, Atatürk’ün önderliğinde ulusal egemenlik temelinde kurulan Cumhuriyetimizin hukuk devrimi denildiğinde ilk akla gelen temel yasasıdır. Medeni Kanun kişiler hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve eşya hukuku kurallarıyla, yurttaşların doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerinin düzenlendiği temel kanundur. Özellikle Aile Hukuku bölümünde köklü bir hukuk devrimi yaşama geçirilmiştir.

Medeni Kanun ile erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine TEK EŞLİLİK, evlilik birliğinin resmi nikah ile kurulması, mahkeme kararı ile boşanma, mirastan erkek çocuğun tam pay, kız çocuğun yarı pay alması yerine her ikisinin eşit pay almaları kabul edilmiştir.

Devrim yasamız Medeni Kanun, laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.

Türk vatandaşı olanlar Medeni Kanuna uymakla yükümlüdür.

Son yıllarda gerek ülkesindeki savaştan kaçan Suriyelilerden, gerek Taliban rejiminden kaçan Afganlardan birçoğunun Türk vatandaşlığına geçmiş olduğu haberleri basında yer almaktadır.

Bilindiği gibi, Türk vatandaşlığı doğumla kazanıldığı gibi, sonradan Vatandaşlık Kanununda belirtilen koşulları yerine getiren bir yabancının başvurusu kabul edilirse, yetkili makamın kararıyla vatandaşlığa alınabilir. Türk vatandaşlığını kazanan kişi de  her Türk vatandaşının tabi olduğu yasal hak ve yükümlülüklere tabi olur.

Son günlerde basında yer alan bir haberden, Afganistan’dan gelip Türk vatandaşlığı alan bir şahsın medeni durumuna, Afganistan’dayken evli olduğu  iki eşinin de adlarının Nüfus ve Vatandaşlık İşleri sistemine girildiğini öğreniyoruz.

Oysa, ilgili Nüfus Müdürlüğü görevlisi tarafından “Türk vatandaşı olan bir kimsenin Türk yasalarına uymasının ve Medeni Kanun gereğince tek eşli olarak yazılmasının zorunlu olduğu” bilgisinin verilmesi gerekirdi. Yönetmelikte belirtildiği gibi, Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü görevlileri hizmetlerin yasalara uygun olarak yürütülmesini ve nüfus kütüklerinin düzgün bir şekilde tutulmasını sağlamakla yükümlüdürler.

Hem sonradan Türk  vatandaşı olup hem de Türk Medeni Kanunun tek eşlilik ilkesinin yok sayıldığı bu uygulamanın ilk olmadığı da bilinmektedir.

Benzer bir durum daha önce Suriye’deki iç savaştan kaçan bir Suriye’linin, 2 eşi ve çocuklarıyla birlikte İstanbul’a yerleşerek, işini kurduktan sonra Türk Vatandaşlığına başvurusunun kabul edilmesinde de yaşanmıştır. Kimliğinin medeni hal bölümünde iki eşinin yazılmış bulunması nedeniyle, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başvurusu üzerine, mahkeme tarafından Türk vatandaşı olarak evli olan birinin ‘Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükmü gereği ikinci evliliğinin iptaline karar verilmiştir.

Türkiye’de iktidarın göç ve mülteci politika ve uygulamalarının toplumun demografik yapısını değiştirmekte olduğu görülmektedir. Ancak Türk vatandaşlığına başvurusu kabul edilenlerin de, laik bir hukuk devletinin vatandaşı olduğunu kabul etmesi gerekir. Türk Medeni Kanunu çok açık bir şekilde tek eşlilik üzerine kuruludur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı alan herkes, bu ülkenin kurallarına, yasalarına uymak zorundadır. Egemen bir devlet olmanın en temel koşullarından biri budur.

Müftülere resmi nikah yetkisi, laiklik ilkesinin göz ardı edilmesi

Nüfus Hizmetleri Kanununda 2017 yılında yapılan değişiklikle müftülere resmi nikah yetkisiverilmesiyle Medeni Kanunun, laik hukuk kurallarının ve hukuk birliğinin göz ardı edilmesine yol açılmıştır.

Müftülükler din işleriyle görevli makamlardır. Evlendirme memuru sıfatıyla sadece müftülere resmi nikah yetkisi verilmesi ise, diğer din ve mezhep mensuplarının yok sayılması nedeniyle laiklik ilkesine aykırıdır ve hukuk birliği göz ardı edilerek son yıllarda her açıdan  ayrıştırılmakta olan toplumun “nikah” üzerinden de bölünmesine yol açacaktır.

İl ve ilçe müftüleri, bölgelerinde Diyanet İşleri Başkanlığını temsil eder, din hizmetlerini, dini müesseseleri yönetir ve din görevlilerinin hizmetlerini düzenleyip denetler. Medeni Kanunda düzenlenen resmi nikah kuralı, Anayasamızın 174/4. maddesiyle koruma altına alınmış olan İnkılap Kanunları arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, din görevlisine resmi nikah yetkisi verilmesi Anayasanın laiklik ilkesine aykırıdır.

TBMM’de Medeni Kanunun tek eşlilik kuralının göz ardı edilmesi

14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde seçilerek TBMMde yer alan bir milletvekili üç eşli olmasıyla gündem gelmiş ve buna karşı her hangi bir tekzipte de bulunulmamıştır. Bu davranış, Medeni Kanunun “tek eşlilik” ilkesinin ve Anayasanın 174 maddesince korunan devrim yasalarından “evlilik birliğinin kurulması” hakkında hükmün yok sayılması demektir.

Yukarıda üç başlık altında değinmeye çalıştığım örnekler uygulamada, yasa değişikliğinde ve siyaset alanında laiklik ilkesinin, hukuk birliğinin ve Medeni Kanunun çok yönlü göz ardı edildiğini göstermektedir.

Cumhuriyetimizin 100. Yılında bu geri adımlar karşısında, laik Cumhuriyetimizi savunan herkesin ve özellikle kadınların Medeni Kanunumuza sahip çıkacağı inancıyla…

Önceki İçerikİstanbul Kadın Kuruluşları Birliği 5 Aralık Basın Açıklaması
Sonraki İçerikDevrim Yasamız MEDENİ KANUNUMUZ