1900’lerin ilk yarısında bazı ülkelerde kadınların üniversite eğitimine erişebilmelerine destek oluşturmak amacıyla Kadın Üniversiteleri kurulmuştur.

Ancak Yıl 2021.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerinde olduğu gibi,  günümüzde de demokrasi ve sürdürülebilir kalkınmanın temel kriterlerinden olan eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği hedefi bir Devlet Politikası olarak kabul edilmiştir.

Yeni bir cinsiyetçi-ayrımcı model olarak Japonya’da  görülen  “Kadın Üniversitesi”ni Türkiye’de uygulatmak adeta tarihi geriye sarmak anlamına gelecektir.

Her ne kadar bazıları görmezden gelse de, kabul etmese de kadın-erkek eşitliği daha 1923’de Cumhuriyet Devrimi ile uygulamaya geçirildi. Cumhuriyet, bir kadın devrimi idi. 1924 Anayasasında “İptidai tahsil bütün Türkler için mecburi Devlet mekteplerinde meccanidir” hükmüne yer verilerek, ilköğretim kız ve erkek çocuklar için zorunlu kılındı (87. madde). Mustafa Kemal Atatürk, Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) ve her iki cins için zorunlu laik eğitimle, kız ve erkek çocuklara eşit bireyler olma olanağını sağlayıp kızların tıpkı erkekler gibi, bütün bilim dallarında öğrenim görmelerini bir temel insan hakkı olarak kabul etmişti.

Atatürk’ün genç Cumhuriyet’in demokratik geleceğine yönelik bu öngörüsü ve duyarlılığı sonucunda artık üniversitelerimizde kız öğrenci sayısı erkeklerle eşitlenmiş hatta geçmiş bulunmakta. Özellikle geleneksel olmayan matematik, fizik, mühendislik, tıp gibi dallarda  Avrupa Birliği ülkelerine örnek olacak oranda kız öğrencimiz bulunmakta. Bu sonuca ulaşmada, laik ve karma eğitimin ve de kız çocukları ile kadınlara verilen gerçek değerin etkisi büyük..

Ne yazık ki bugün neredeyse 100 yıl sonra sanki önemli bir buluşmuş gibi “Kadın Üniversitesi” açılması ülke gündemine taşındı.

 Oysa, Japonya ile Türkiye’nin tarihsel-kültürel yapıları birbirinden çok farklı. Ama, Türkiye’de Kemalist Devrim’in kendilerine kazandırdığı değer ve ilkelerden asla vazgeçmeyecek ve laik Cumhuriyet’in Kadın Devrimi’ni geleceğe taşıyacak milyonlarca iyi eğitim görmüş kadın var.

 Kadınlar, “Artık Yeter! ‘Kadın Üniversitesi’ kurulmasını önermek yerine, çok sayıda kurdurulan ‘Tabela Üniversitesi’ olmaktan hala kurtulamamış “yüksek öğretim kurumlarının” gündeme taşınması, ülke için daha yararlı olur” diyorlar.

Nazan Moroğlu, İKKB Koordinatörü

Önceki İçerikNAZAN MOROĞLU YENİDEN İSTANBUL BAROSU YÖNETİM KURULU’NA SEÇİLDİ
Sonraki İçerikÇAĞDAŞ UYGARLIK SEVİYESİNE ULAŞANA KADAR MÜCADELEYİ SÜRDÜRMEYE KARARLIYIZ