İKKB Koordinatörü Av. Nazan Moroğlu, Ka-Der Tuzla temsilciğinin düzenlediği programda, “Kadın ve Hukuk çerçevesinde Kadının İnsan Hakları & Medeni Kanun Düzenlemesi” konulu bir konuşma yapacak. Davetlisiniz.
📆 9 Mayıs 2022, Pazartesi
🕕 19:00-21:00

Herkes eşit haklara sahiptir.

-Kadın Hakları İnsan Haklarıdır.

-Ancak yasalarda cinsiyete dayalı ayrımcılık içeren hükümlerin olduğu durumlarda, eşitliğinuygulamaya geçirilmesi mümkün olmuyor.

-Medeni Kanun özelinde, insan hakları, CEDAW bağlamında kadınının insan hakları ve yaşanan gelişmeler…

Nazan Moroğlu, LL.M

DEVRİM YASAMIZ

MEDENİ KANUN

Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunu izleyen ilk on yılda ülkede çağdaş, uygar bir yaşam biçiminin yerleştirilmesi amaçlanmış ve bu amaca ulaşabilmek için eğitimde, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşamda köklü devrimler yapılmıştır.

Yaşam ilişkilerinin tümünü düzenleyen hukuk kuralları da bu köklü değişime uygun olarak yeniden ele alınmıştır. Çünkü her devrim, hukuk devrimini de içerir ve her devletin hukuk sistemi o devletin kuruluş temeline uymak zorundadır. Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti ulusal egemenlik temeline dayandırılmıştır.

Hukuk devrimi ile din esaslarına dayalı hukuk sistemi terkedilmiş yerine laik bir hukuk düzeni kurmak üzere Kara Avrupası hukuk sistemi benimsenmiştir.

Hukuk devrimi denilince ilk akla gelen Medeni Kanun’un kabulüdür.

17 Şubat 1926 da kabul edilen Medeni Kanun’un özellikle Aile Hukuku bölümünde köklü bir hukuk reformu yaşama geçirilmiştir. Medeni Kanun ile erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine tek eşlilik, erkeğin “boş ol” demesi ile sonuçlanan boşanma yerine, kadının ve erkeğin Kanunda belirtilen nedenlere dayanarak boşanma davası açabilmesi ve bu konuda mahkeme kararı alınması koşulu, mirastan erkek çocuğun tam pay, kız çocuğun yarı pay alması yerine her ikisinin eşit pay almaları kabul edilmiştir.

“Evlenme yaşı” belirlenmesi ve “resmi nikah” kuralı ise kadın haklarının güvencesi olmuştur.

Kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından erkeklerle eşit konuma getirilmişlerdir. Medeni Kanun, bu bakımdan ülkede demokratikleşmenin ilk adımı ve çağdaşlığa açılan kapı olarak nitelendirilir.

1926’da Türk Kanunu Medenîsi, bir devrim kanunu olarak çıkarılmıştır. Mahmut Esat Bozkurt’un yazdığı gerekçede bu devrimin anlamı ve önemi şu cümlelerle vurgulanmıştır: “… insanlık yaşamı, hergün hatta her an esaslı değişikliklerle karşı karşıyadır. Bu değişiklikleri, yürüyüşü değişmez kurallar çevresinde saptamak ve doldurmak mümkün değildir. Kanunları dine dayalı

olan devletler kısa bir zaman sonra ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve isteklerini karşılayamazlar. Çünkü dinler değişmez hükümler belirtirler. Yaşam yürür; ihtiyaçlar hızla değişir … Değişmemek dinler için bir zorunluluktur. Bu bakımdan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması günümüz uygarlığının esaslarından ..birisidir. ….”

“…Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk ayırıcı nitelikleri din ile dünyayı ayrı görmektedir. Bunun tersi, devletin kabul ettiği din esaslarını kabul etmeyen kimselerin vicdanlarını baskı altına almak olur. Bunu yüzyılımızın devlet anlayışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kaldıkça saygındır ve temizdir. Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin akışında çoğu kez hükümdarların, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine aracı olması sonucunu getirmiştir. Dini dünyadan ayırmakla yüzyılımızın devleti, insanlığı tarihin bu kanlı sıkıntısından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı ayırmıştır. Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sahip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi için bunun dinle ilişkisini kesmesi ulus egemenliği için de bir zorunluluktur.”

“…Medeni Kanun, Türkiye’de hukuk birliğini gerçekleştiren bir kanundur. Çünkü bu Kanunun konusu olan olaylarda daha önce şeriat hükümleri uygulanmakta idi. Ancak çeşitli konularda farklı görüşler, farklı içtihatlar vardı. Özel yaşam ilişkileri açısından uygulanan kurallarda bir birlik yoktu. Ülkemizde farklı dinlere mensup yurttaşlara kendi dinlerine dayalı kurallar uygulanıyordu. 24 Temmuz 1023 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması’nda ülkemizdeki farklı dinler mensubu azınlıkların kendilerine özgü hukuk kurallarını, özellikle kişiler hukuku ve aile hukukunda kendilerine özgü kuralları uygulayabilmeleri için özel hüküm konulmuştu.

Türk Kanunu Medenîsi’nin İsviçre Medenî Kanunu’nun iktibası yoluyla kabul edilmesi üzerine ülkemizdeki Musevî ve Hıristiyan azınlıklar Adalet Bakanlığı’na başvurarak Lozan Antlaşması’nın kendilerine tanıdığı haklardan feragat ettiklerini bildirmişlerdir. Böylece, Türkiye’de daha Cumhuriyetin başlangıcında oluşabilecek bir farklı hukuk uygulaması ortadan kaldırmıştır. Böylece Türk Kanunu Medenîsi, Türkiye’de hukuk birliğinin ve ulusal birliğin gerçekleşmesi yolunda çok önemlibir hukuk devrimi olmuştur..”

Ne yazıkki, 96 yıl sonra bugün baktığımızda, örneğin “müftelere resmi nikah kıyma yetkisi” verilmesi başta olmak üzere, Atatürk devrimleriyle kazandıkları hakların bilincinde olan kadınlar “Türkiyem nereye götürülmek isteniyor??” diye soruyor ve geriye gidişe asla izin vermeyeceklerini kararlı bir şekilde kamuoyuyla paylaşıyor.

Medeni Kanunun Kabulünün Sonuçları:

· 17 Şubat 1926 da kabul edilerek 4 Ekim 1926 da yürürlüğe giren Medeni Kanun, hukuk devriminin ve laik hukukun simgesidir. Türkiye’de“ailede” demokrasinin ilk adımları atılmıştır.

· Evlenme yaşı kuralı getirilmiş, buluğa eren kız ve erkek çocukların evlendirilmeleri yasa ile engellenmiştir.

· Resmi nikah zorunlu hale getirilmiştir.

· Tek eşle evlilik zorunluluğu getirilerek Türk ailesi modern bir yapıya kavuşturulmuştur.

· Mirasta kız ve erkek çocukların eşit pay almaları sağlanmıştır.

· Boşanma hakkı düzenlenmiş ve kadınlara da eşit koşullarda boşanma hakkı tanınmıştır.

· Kadınlara istedikleri işte çalışabilme hakkı tanınmıştır. (159.md)

· Toplumsal hayatın çağdaş kurallara göre düzenlenmesinin sağlanması Türkiye’de yaşayan gayrimüslim halkı da etkilemiştir. Müslüman olmayan halk Lozan antlaşmasının kendilerine tanıdığı haklardan vazgeçerek Türk Medeni Kanununa uymak isteklerini Adalet Bakanlığına iletmişlerdir.

· Patrikhane ve konsoloslukların yargı yetkileri sona ermiştir.

· Patrikhanelerin, din işleri dışındaki yetkileri kaldırılmıştır.

· Laik hukuk anlayışı toplumun her kesiminde uygulanır hale gelmiştir.

· Türkiye’de hukuk birliği sağlanmıştır. Hukuk birliği ve laik hukuk kuralları kadın haklarının güvencesi olmuştur.

“Kadınlarını geri bırakan milletler

geri kalmaya mahkumdur.”

Mustafa Kemal Atatürk, 1928

4721 sayılı TÜRK MEDENİ KANUNU

Medeni Kanun değişikliği için 50 yıldır sürdürülmekte olan çalışmalar sonunda yeni Türk Medeni Kanunu 22 Kasım 2001 günü kabul edildi, 9 Aralık 2001 tarihinde Resmi Gazetede yayınlandı ve 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girdi.

Yeni Medeni Kanun’da yapılan temel değişiklikler özetle şunlardır:

* Dili sadeleştirildi. Günümüz türkçesine uygun hale getirildi.

* Madde numaraları (bütün eleştirilere karşın) değiştirildi. Eski Medeni Kanun 937 madde iken yeni MK. 1030 maddeden oluşuyor.

* En önemli değişiklikler Aile Hukukunda yapıldı. Aile içinde eşlere eşit haklar tanındı. Eşit haklarla birlikte sorumluluklarda da eşitlik getirildi. Boşanma veya eşlerden birinin ölümü ileevlilik sona erdiğinde malların eşit paylaşılması kabul edildi.

*Evlenme yaşı:kadın ve erkek için eşit olarak 17 yaşın bitirilmesi koşuluna bağlandı. Olağanüstü durumlarda 16 yaşın bitirilmesi aranacak.

Evlenme yaşı eski Kanunda erkek için 17, kadın için 15 yaş idi. olağanüstü durumlarda hakim kararıyla kızların 14 erkeklerin 15 yaşında evlenmesi mümkündü.

* Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler.Evlilik birliğini beraberce yönetirler. Evlilik birliğin giderlerine emek ve malvarlıklarıyla katılırlar.

I. Genel olarak

Madde 185- Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.

Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.

Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.

II. Konutun seçimi, birliğin yönetimi ve giderlere katılma

Madde 186- Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler.

Birliği eşler beraberce yönetirler.

Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.

* Meslek ve iş seçiminde ve devamında diğer eşin izni gerekli değildir. Md. 192

* Velayette eşit haklar getirildi.

* Yoksulluk nafakasında eşit sorumluluk getirildi. Bilindiği gibi, 1926 tarihli Medeni kanunda kadından nafaka istenebilmesi için “kadının hal-i refahta bulunması” yani ekonomik açıdan daha iyi durumda bulunması koşulu aranırdı. Yoksulluk nafakası talebi ve kaldırılması koşulları MK 175 ve 176. md.lerde düzenlendi. Son yıllarda yoksulluk nafakasının kaldırılması girişimleri devam etmektedir.

Boşanmada tazminat 1. Maddî ve manevî tazminat

Madde 174- Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

* Kadının soyadı maddesi 1997 yılında değiştirilen şekliyle yeni kanuna aynen alındı. Buna göre kadına evlendiğinde kocasının soyadını almakla beraber evlenmeden önceki soyadını da birlikte kullanabilme hakkı verildi. Ancak uygulamada CEDAW’a ve Anayasa 10. Md.ye dayanarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunan kadınların evlilikleri süresince sadece evlilik öncesi soyadını taşıma talepleri kabul edilmektedir. Bu kararlar sadece dava açan kadınlar hakkında uygulanmaktadır.

* Evlat edinme konusunda önemli değişiklikler yapıldı.

35 olan evlat edinme yaşı 30’a indirildi.

Küçüklerin evlat edinilmesi durumunda eşlerin çocuksuz olmaları koşulu kaldırıldı. 18 yaşından küçüklerin evlat edinilmesi için 1 yıl süreyle bakımı ve eğitiminin üstlenilmiş olması koşulu getirildi, evlat edineceklerin evlat edinme eğer çocuğun yararına ise hakim kararıyla gerçekleşecek. Evlat edinen ile evlatlık arasında 18 yaş fark aranacak.

*Aile konutu hakkında yeni bir hüküm getirildi. Medeni Kanunun 194 üncü maddesine göre, malın sahibi olan eşin, aile konutu ile ilgili her hangi bir hukuki işlem yapılabilmesi için diğer eşin açık rızasıyla aranacaktır. Örneğin, evin maliki olmayan eş tapuya şerh koydurarak “aile konutu” olarak kullandıkları evin satılmasını veya ipotek verilmesini engelleyebilecektir.

* Ailenin korunmasına yönelik yeni kurallara yer verildi.

II. Eşler birlikte yaşarken

Madde 196 – Eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler.

Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.

Bu katkılar, geçmiş bir yıl ve gelecek yıllar için istenebilir.

V. Tasarruf yetkisinin sınırlanması

Madde 199 – Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir.

Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır.

Hâkim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, re’sen durumun tapu kütüğüne şerhedilmesine karar verir.

* Mal rejimleri konusunda çok önemli değişiklik yapıldı:

Eşlerin evlenmeden önce sahip oldukları ve evlilik süresince edindikleri malvarlıklarını “yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde her türlü işlem yapma usullerini belirleyen mal rejimi kuralları yeni Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren geçmişe etkili olmaksızın hem mevcut evliliklere hem de yeni evlenecek olanlara uygulanacaktır.

Eşler kanunda yazılı seçimlik mal rejimlerinden birini seçmedikleri takdirde yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma” kurallarına tabi olacaklardır. Noterde sözleşme yaparak seçebilecekleri “seçimlik mal rejimleri : mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığıdır”.

Eşlerin tabi oldukları mal rejimi türü, özellikle miras paylaşımını önemli ölçüde etkileyecektir. Çünkü, eşlerden birinin ölümü halinde öncelikle mal rejimi tasfiye edilecek, sağ kalan eşe bu tasfiye sonucunda alacağı verildikten sonra ölen eşin kalan malvarlığı belirlenecek, (tereke) üzerinden mirasçılar, bu arada sağ kalan eş de miras paylarını alacaktır.

Evlilik ister boşanma ile isterse eşlerden birinin ölümüyle sona ersin, mal ayrılığı dışındaki mal rejimleri kuralları artık herkesi yakından ilgilendirmektedir.

Eski kanuna göre eşler arasında kanuni mal rejimi olarak mal ayrılığı kuralları geçerli olduğundan evlilik sona erdiğinde malların paylaşılması sözkonusu değildi.

Yeni Medeni Kanunda evlilik süresince edinilen malların evlilik boşanma veya eşlerden birinin ölümü ile sona erdiğinde eşit paylaşılması esasına dayanan yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma” kabul edildi.

Kanun yürürlüğe girmeden önce evlenmiş olanlar, 1 Ocak 2002 tarihine kadar olan birikimleri için mal ayrılığına tabi olacaklar, dolayısiyle o tarihe kadar alınmış mallar kimin üzerine ise onda kalacak ve bu mallarda herhangi bir paylaşma söz konusu olmayacaktır. Ancak 1 ocak 2002’den sonrasında elde edilen birikimler için “edinilmiş mallara katılma rejimi” uygulanacaktır.

Miras Hukukunda da önemli değişiklik yapıldı:

Sağ kalan eş’e, miras hissesine mahsuben evlilikleri süresince oturmuş olduğu aile konutunun ve kullandıkları ev eşyalarının mülkiyetini isteme hakkının tanınmasıdır.

Ayrıca mirasçıların mahfuz hisseleri (saklı payları) oranları yeni kanunda azaltıldı ve miras bırakana kendi malları üzerinde daha fazla oranda tasarruf edebilme hakkı tanındı.

Evliliğin eşin ölümüyle sona ermesi halinde, miras taksimine geçilmeden önce eşlerarası mal rejimi tasfiyesi yapılır, sağ kalan eş önce katılma alacağını mirasçı olduğu zümreye bağlı olarak miras payını alır.

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği

 

MEDENİ KANUNUMA SAHİP ÇIKIYORUM

İmza Kampanyası

 

17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilen, laik hukuk temeline dayalı Türk Medeni Kanunu ile kadınlar eşit yurttaş olarak haklara sahip olmuşlardır.

 

Ancak, son yıllarda, kadını sadece anne rolü ile sınırlayan, kadını BİREY olarak görmeyen ve Medeni Kanunu yok sayan anlayışın devletin her kademesinde dile getirilmesi karşısında eşitlik mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız. Bu geriye gidişe izin vermeyeceğiz. Çünkü, kadın erkek eşitliği, bir demokrasi meselesidir, diyoruz.

 

Medeni Kanundaki evlilik yaşı, resmi nikah, tek eşlilik gibi kadın haklarının güvencesi olan kuralların yok sayılması, kadının aile içinde eşitsiz konumunu pekiştirmekte, diğer yasal haklarından mahrum kalmasına neden olmaktadır.

Çocuk Gelinler sorunu, kız çocukların eğitim alma fırsatını, çalışma hakkını engellemekte, şiddetin her türüne katlanmak zorunda kalmasına ve bu toplumsal sorunun kısır döngü halinde sürmesine yol açmaktadır.

 

Kadını BİREY olarak görmeyen gidişe dur demek için

“Medeni Kanunuma Sahip Çıkıyorum” İmza Kampanyasına

desteğinizi bekliyoruz. Bir İmza da Sizden..

 

Medeni Kanunun uygulanması için

Kazanılmış haklarımızı kaybetmemek için ELELE..

 

#medenikanunumasahipcikiyorum

 

http://chn.ge/1A86Wv9

 

 

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği

Nazan Moroğlu,İKKB Koordinatörü – nmoroglu@hotmail.com

2 Aralık 2014

 

 

 

 

 

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği– İKKB

MEDENİ KANUNA SAHİP ÇIKIYORUM

YÜRÜYÜŞÜ

Basın Açıklaması – 20 Haziran 2015

 

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği, Medeni Kanundaki evlilik yaşı, resmi nikah, tek eşlilik gibi kadın haklarının güvencesi olan kuralların son yıllarda gözardı edilmesi karşısında, 2 Aralık 2014 tarihinde bir milyon hedefiyle “Medeni Kanunuma Sahip Çıkıyorum” İmza Kampanyasını başlattı.

Hedef 1 Milyon imza toplamak ve kadını sadece anne rolü ile sınırlayan, kadını BİREY olarak görmeyen ve Medeni Kanunu yok sayan anlayışın devletin her kademesinde dile getirilmesi karşısında Medeni Kanunla güvence altına alınmış hakları topluma birkez daha hatırlatmaktı. 1 Milyondan fazla destekçiye ulaştı.

İmza kampanyasının haklılığı Anayasa Mahkemesi’nin “dini nikahın ancak resmi nikahtan sonra yapılabileceği, aksi durumun suç oluşturacağına ilişkin” Ceza Kanunu maddesini iptal etmesiyle bir kez daha ortaya çıktı.

İKKB topladıkları  küfeler dolusu imza ile kazanılmış hakların geri götürülmesine izin vermeyeceklerini haykırmak için, Şişli’de Atatürk Müzesi (evi) önünden başlayan bir yürüyüş yaptılar.

 

İKKB, yürüyüş ardından TBMM’ne ve kurulacak yeni Hükümete  çağrıda bulunarak;

  • Kadın erkek eşitliğinin bir demokrasi meselesi olarak dikkate alınmasını;
  • Kadın Bakanlığının yeniden kurulmasını;
  • Medeni Kanun yok sayan söylem ve eyleme son verilmesini,
  • Evlilik yaşı kuralının uygulanmasını, “çocuk” yaşta evliliklerin önlenmesini,
  • Tek eşlilik ve resmi nikahın Medeni Kanunla tanınan hakların güvencesi

olduğunu;

  • Anayasa Mahkemesinin resmi nikah olmadan dini nikahı suç olmaktan

çıkaran iptal kararını reddettiklerini,  kadın ve çocuk hakları ihlallerini

önlemek için yeni düzenleme yapılmasını,

  • Kadını BİREY olarak görmeyen zihniyete son verilmesini, kadına yönelik vahşetin önlenmesini istediler.

Kazanılmış hakları korumak ve geliştirmek için, Devrim Yasası Medeni Kanuna sahip çıkmak için, ELELE vererek, mücadeleye devam edeceklerini haykırdılar.

Nazan Moroğlu, İKKB Koordinatörü

 

 

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği

 

Devrim Yasamız Medeni Kanun’un

Yürürlüğe Girişinin 96. Yılı

 

Basın Açıklaması

 

                              

Atatürk’ün önderliğinde ulusal egemenlik temelinde kurulan Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yaşama geçirilen hukuk devriminin ilk akla gelen yasası Medeni Kanun’dur.

4 Ekim 1926tarihindeyürürlüğe giren Medeni Kanunumuz laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.

Medeni Kanun, yurttaşların doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerini düzenleyen temel kanundur.

 

96 yıl önce Medeni Kanun’un yürürlüğe girişiyle kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından erkeklerle eşit yurttaş konumuna getirilmişlerdir. Örneğin, evlilik yaşı kuralı getirilmiş; “erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine TEK EŞLİLİK” ve  “RESMİ NİKAH”  kabul edilmiştir. “Erkeğin BOŞ OL” demesiyle boşanma yerine HAKİM KARARIYLA BOŞANMA”, kız ve erkek çocuklara “EŞİT MİRAS PAYI” gibi kurallar kadın haklarının güvencesi olmuştur.

 

Medeni Kanunda 2002 yılında yapılan değişiklikle aile hukuku kuralları günün gelişen koşullarına uygun hale getirilmiş, eşlerarası haklarda, evlilik birliğini temsilde ve edinilen malların paylaşımında eşitlik getirilmiştir.

 

Ne yazıkki, 96 yıl sonra günümüzde, kadın erkek eşitliğini göz ardı eden, Medeni Kanunun yok sayılmasına yol açan söylemlere ve yasa değişikliklerine tanık oluyoruz. Nüfus Hizmetleri Kanununda yapılan değişiklikle“müftüye resmi nikah yetkisi”verilmesi, Medeni Kanun ve laik hukuk kurallarınıngözardıedilmesine yol açmıştır.

 

İKKB olarak, tüm kadınları ve laik Cumhuriyetimizi savunan herkesi kadın erkek eşitliğini bir demokrasi meselesi olarak dikkate almaya, kadını BİREY olarak gören zihniyetinyerleştirilmesine destek olmaya ve MEDENİ KANUNUMUZA SAHİP ÇIKMAYA çağırıyoruz.

 

 

 

Nazan MOROĞLU

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi  bitirdi. İ.Ü.’de Kadın Hukuku alanında yüksek lisans yaptı; kadın hukuku alanında ilk akademik çalışma olan “Kadının Soyadı” adlı master tezi 1998’da yayınlandı. Türkiye’nin ilk Kadın Hukuku uzmanı olan Moroğlu, Yeditepe Ü. Hukuk; MEF Ü. Hukuk Fakültelerinde  “Kadının İnsan Hakları Hukuku” dersini vermektedir.

Moroğlu, Yönetim Kurulu Üyesi olduğu İ.Ü. Hukuk Fakültesi Eğitim Vakfı ve (ALKEV) Alman Liseliler Kültür ve Eğitim Vakfı kurucularındandır. TÜBAKKOM (Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Kom.) kurucu başkanıdır.

Türk Hukukçu Kadınlar Derneği ve Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanlığı yaptı.

“Aile İçi Şiddete Son kampanyası ve ALO Şiddet Hattı”nın kuruluşunda Hürriyet-İstanbul Valiliği ortak projesinin hukuk danışmanlığını yaptı.

TÜSAİD Kadın Erkek Eşitliği ile Eğitim Çalışma Grupları üyesi, Okulöncesi Eğitim Alt Çalışma Grubu Başkanı, Cumhuriyet Mitingleri hazırlık komitesi üyesi olan Moroğlu,

halen İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) Koordinatörü; Türkiye Aile Planlaması Vakfı Yönetim Kurulu üyesi; Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu- LABEP Yürütme Kurulu üyesi; İstanbul Anayasa Platformu Sözcüsü; KAGİDER Danışma Kurulu Üyesi; Nazım Hikmet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi; 65+ Yaşlı Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi; Basın Yüksek Konseyi Üyesi ve İstanbul Barosu Başkan Yardımcısıdır.

Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu (1934-2020) evli ve Seyfi ve Zeynep’in annesidir.

Eğitim ve Kadın Hakları alanlarında Kadının Soyadı; Türk Medeni Kanununda Eşlerarası Mal Rejimleri; Kadınlarımızla Birlikte On Yıl, First Decade in Women’sStudies; Kadınların İnsan Hakları Bildirisi ve Ek ihtiyari Protokol; * Medeni Kanun Değişikliği İçin Eşitliğin İzinde 10 Yıl; Avrupa Birliğine Giriş Süresinde Kadın Erkek Eşitliği; Aile Mahkemeleri’nin Yasal Çerçevesi ve Uygulama Sorunları; Kadının İnsan Hakları Sözleşmesi, CEDAW 30 Yılı; Kadın ve Yoksulluk; Hukuki Açıdan “Çocuk”-“Gelin”; Sürdürülebilir Geleceğe Ulaşmada Kadınların Rolü; Avrupa Birliğine Giriş Sürecinde Eğitim; Türkiye’de ve Dünyada Çocuk Hakları; Okul Öncesi Eğitim; Nasıl Bir Seçim Sistemi adlı yayınlanmış eserleri vardır.

Aldığı Ödüller arasında, Cumhuriyet Halk Evleri CUMHURİYET SEVDALILARI ÖDÜLÜ; Hürriyet&Avon  GÜÇLÜ KADINLAR ÖDÜLÜ; PEN Yazarlar Derneği DUYGU ASENA ÖDÜLÜ;  Hukuk Okur Yazarlığı Projesi ile Hindistan CHITRA GOSH ÖDÜLÜ; İstanbul Barosu MAHMUT ESAT BOZKURT HUKUK ÖDÜLÜ; Beykoz Üniversitesi YÜREKLİ KADINLAR ÖDÜLÜ bulunmaktadır.

2019 yılında Uluslararası Üniversiteli Kadınlar Federasyonu,  kuruluşunun yüzüncü yılı dolayısiyle yayınladığı “Dünyada 100 Yılın 100 Öncü Kadını listesinde Nazan Moroğlu’na yer vermiştir.

www.nazanmoroglu.com

Önceki İçerikTOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ İLE BAŞA ÇIKMANIN YOLLARI
Sonraki İçerik“TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK” KONFERANSI