VİKTİMOLOJİ Nedir?
Dünyada ve ülkemizde ceza hukukunun öğelerinden biri olan sanık karşısında, ceza hukukunun bir diğer üyesi olan mağdur giderek önem kazanmaya başlanmıştır.
Viktimoloji, “suç mağdurlarını çalışma” bilimidir.
Viktimoloji, özellikle “kadına yönelik şiddetin bir insan hakları olarak kabul edilmesinin ardından” şiddet mağdurlarını koruma açısından önemli kuralların konulmasına ve amaca uygun uygulamaların yapılmasına destek oluşturmaktadır.
Viktimolojinin gelişimi, doğuşu, suç politikalarını, ceza siyasetini etkilemiştir ve mağdurun hatırlanmasını sağlamıştır ama viktimoloji tek başına bir mağdur hakları bilimi değil; psikolojinin, hukukun, kriminolojinin bir arada, disiplinler arası ele alındığı bir çalışma konusu, bir bilimsel disiplindir. Dolayısıyla, sadece bir hukuk sorunu değildir. Viktimoloji için “Kriminolojinin mağdurla ilgili bir dalıdır” da denilebilir.
Viktimoloji, kadına yönelik şiddetin her türü, çocuk istismarı ve yaşlı istismarı olmak üzere tüm şiddet eylemlerinin mağdur üzerindeki etkileri üzerinde yoğunlaşan bilim dalıdır.
Günümüzde modern anlamda ceza hukukunda devletler toplumsal barışın sağlanmasında faili olduğu kadar mağduru da göz önünde bulundurmaya başlamıştır. Mağdur hakları ülkemizde 2000’li yıllarda yapılan yasal düzenlemelerle bu anlayışa ayak uydurmuş ve suç mağdurlarına gereken önemi vermeye başlamıştır.
MAĞDUR kimdir?
Mağdur, yargılama konusu suç nedeniyle, hukuken korunan hakkı veya menfaati ihlal edilen kişidir. Örneğin; yaralama suçunda vücut bütünlüğü ihlal edilen kişi, cinsel saldırı suçunda cinsel dokunulmazlığı ihlal edilen kişi, suçun mağdurudur.
Türkiye’de mağdur kavramına ilk kez “Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği”nde yer verilmiştir (Resmi Gazete 5.3.2013/28578). Yönetmelikte, tanımlar maddesinde mağdur “Kendisine veya birinci dereceden aile üyelerinden birine karşı işlenen suçun fiziksel, duygusal veya maddi sonuçları sebebiyle desteğe ihtiyaç duyan kişi” olarak tanımlanmıştır.
Şiddet suçunun toplumda oluşturduğu etkilerini sadece mağdurlar açısından değil, aynı zamanda mağdurların yakınları, mağdurlarla çalışan ilgili birçok birimlerdeki bireyler açısından da düşünmek gerekmektedir.
HUKUKİ DÜZENLEMELERDE “MAĞDUR”
Mağdur tanımına uluslararası hukuk metinlerinde de yer verilmiştir. Örneğin “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Suç Mağdurlarına Yardımla İlgili 14 Haziran 2006 Tarihli ve 8 Sayılı Tavsiye Kararı”nda mağdur, “bir üye ülkenin ceza hukukunun ihlali ile sonuçlanan eylem ve ihmaller dolayısıyla fiziksel veya zihinsel yaralanma, duygusal acı veya ekonomik kayıp dâhil zarara uğramış gerçek kişi” şeklinde tanımlanmıştır.
Mağdur hakları kavramı, hukukumuza esas olarak, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu; 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu ve 13.12.2004 t. ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile dahil olmuştur. Ayrıca daha sonraki yıllarda yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ve özellikle 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile mağdur ve mağdur hakları konusunda nitelikli düzenlemeler yapılmıştır.
Ancak, – Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı ikinci maddesinde “şüpheli”, “sanık”, “malen sorumlu” kavramlarının tanımı olmasına rağmen; “mağdur” kavramının tanımına yer vermemektedir. Mağdurun ne anlama geldiği 158’inci maddeden anlaşılamaya çalışılmaktadır, ancak 2’nci maddede mağdurun tanımının yer alması gerekmektedir.
MAĞDUR HAKLARI
Mağdur hakları bugün daha çok pozitif hukukun öngördüğü haklar bağlamında ele alınan bir kavram.
Gerçek mağdura karşı daha duyarlı olunması ihtiyacı bu çerçevede çok etkili olmuştur. Özellikle kadın hakları açısından verilen mücadelenin burada önemli katkıları olduğunu söylemek gerekir.
Özellikle kadına yönelik şiddet ve cinsel saldırı suçu mağdurlarının bir tür çifte mağduriyet yaşamaları; hem cinsel saldırının mağduriyetini hem de sonrasında adli mekanizmanın, idari mekanizmanın, kolluk mekanizmasının duyarsızlığını yaşamış olmaları büyük bir tepki yaratmıştır.
Ayrıca cinsel suçlarda mağdurun rapor alma sürecinde yaşanan sıkıntılar bulunmaktadır. Mağdur çoğunlukla birden fazla kez rapor almaya zorlanmakta ve bu durum mağduriyetini daha da arttırmaktadır. Çünkü bir cinsel suç mağdurunun fiziksel ve ruhsal zararını tespit etmek teknik bir konudur. Uygulamada çoğu mahkeme mağduru, Adli Tıp Kurumundan rapor alması için bu Kuruma sevk etmekte ve Kurumun iş yoğunluğundan dolayı rapor alma süreci uzamaktadır. Ancak bazı mahkemeler Adli Tıp’tan rapor alma süreci uzun olacağı için, mağduru üniversite hastanelerine sevk etme yöntemini uygulamaktadırlar. Ancak her üniversite hastanesinde adli tıp birimleri bulunmamaktadır.
Çocuk mağdurların tekrar tekrar mağdur edilmemesi amacıyla Çocuk İzleme Merkezleri kurulmuştur. Burada cinsel saldırı suçunun mağduru olan çocukların özel ortamda uzman psikologlar tarafından ifadesi alınmakta, bu görüşme kayda geçmekte, Cumhuriyet Savcısı diğer odada -aynalı odada- bu görüşmeyi dinleyip, gerektiğinde soru sormakta, en önemlisi, deliller orada toplanıp değerlendirilmekte, çocuğun muayenesi yapılmaktadır. Çocuk izleme merkezlerinin kurulması çocuk mağdurlar açısından oldukça faydalı bir uygulama olmuştur.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermeden önce Ceza Muhakemesi Kanunu 231/6-c son cümlesi gereğince, mahkeme sanığa bunu kabul edip etmediğini sormakta, kabul etmeyen sanığın mahkum olduğu hükmün açıklanmasını geri bırakamamaktadır. Ancak, mağdura sanığa verilen cezanın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına razı olup olmadığı sorulmamaktadır.
Adli hata nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141-144’üncü maddelerine göre sanığa tazminat ödenmektedir. Buna karşılık mağdurun böyle bir hakkı yoktur. Mağdura karşı işlenen önemli suçlarda; suç failinin bulunamaması veya yakalanamaması, herhangi bir sebeple failin gereği gibi araştırılamaması, davanın makul sürede bitirilememesi, mağdurun kanundaki bir hakkı ihlal edilerek yapılan adli işlemler nedeniyle tazminata hak kazandığı kabul edilmelidir. Bu tazminat, adli süreçteki hatalardan doğan ve çifte mağduriyetleri önleme bakımından önemlidir.
Şiddet ve suç mağdurlarının, adalete erişimini sağlamak üzere Barolarda kurulmuş olan hukuk davaları ve 6284 sayılı Kanun kapsamında Adli Yardım Büroları ve ceza davaları, soruşturma – kovuşturma aşamalarında CMK Servisleri destek vermektedir.
Ceza hukukuna ilişkin hak arama süreci açısından vekili olmayan Mağdur, baro tarafından kendisine bir avukat görevlendirilmesini isteme hakkına sahiptir. Mağdura bu hak 2008 yılında CMK.da yapılan değişiklikten sonra sadece “cinsel saldırı suçu” ile “alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar” için tanınmıştır.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
Kanunun 2.maddesinde yer verilen şiddet mağduru tanımına göre:
“Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişiler”dir.
Kanunun amacının düzenlendiği 1.maddesinde ise tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin de 6284 kapsamında korunacağına da yer verilmiştir.
Kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlali ve toplumsal bir sorundur. Bu nedenle 6284 sayılı Kanunda şiddete ve şiddet uygulanma ihtimaline tanık olan herkesin bu durumu resmi makamlara ihbar edebileceği kuralına yer verilmiştir.
ISRARLI TAKİP
Israrlı takip suçu, 12/5/2022 tarihinde kabul edilen “Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7406 sayılı Kanun” ile 5237 sayılı TCK. 123. maddesine eklenen 123/A maddesinde düzenlenmiştir (RG. 27 Mayıs 2022, S. 31848).
Israrlı takip, şikayete bağlı bir suç olarak düzenlenmiştir:
“MADDE 123/A– (1) Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.”
(2) Suçun;
- a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,
- b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,
- c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi,
hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.”
CMK 253. maddede yapılan değişiklikle Israrlı Takip suçunun “uzlaştırma” kapsamı dışında bırakılması doğru olmuştur.
TCK 123/A maddesine ilişkin eleştiri ve öneriler:
- Şikayete bağlı bir suç olarak düzenlenmiştir.
Israrlı takip, Almanya, Avusturya, Fransa’da olduğu gibi savcılara re’sen kovuşturma yetkisi verilen bir suç olarak düzenlenmelidir.
- Suç zarar suçu olarak düzenlenmiştir.
Bu düzenleme nedeniyle failin takip etme ve temas kurma şeklindeki hareketlerinin ciddi bir huzursuzluk oluşturması ya da mağdurun ya da yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duyulmuş olması hali aranacaktır. Bu durumda “ciddiyetin” değerlendirilmesi ve belirlenmesinde sorun yaşanacaktır.
- Suçun basit halinin cezası 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.
Bu durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına tabi olacaktır. Sadece nitelikli hallerde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası söz konusudur ki, bu takdirde de cezanın ertelenmesi mümkün olabilecektir. Her iki halde de cezasızlık gündeme gelecek ve cezalar caydırıcı olmaktan uzaklaşacaktır.
- Israrlı takip suçunun nitelikli halinde “kadına karşı işlenmesi” ibaresi bulunmamaktadır.
Suçun yoğunlukla kadınlara karşı işlendiği nazara alındığında kanun metnine “kadına karşı işlenmesi” ibaresinin eklenmesi yerinde olacaktır.
- İçtima hali ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır.
Israrlı takip aynı zamanda kişisel verilerin ihlali, hakaret, haberleşmenin gizliliğinin ihlali gibi farklı suçları da kapsamaktadır. Bu suçların bir kısmı ısrarlı takipten farklı olarak re’sen kovuşturulması gereken suçlardır. Kanunda içtima öngörülmediği için diğer hükümlerin uygulanması yoluna gidilip ısrarlı takip suçunun çoğu kez uygulama dışında kalması riski gözden kaçırılmamalıdır.
ADLİ DESTEK VE MAĞDUR HİZMETLERİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
MİSYON
Sosyal hukuk devleti ve onarıcı adalet çerçevesinde adli süreçte; mağdurların beklenti ve ihtiyaçlarını değerlendirerek, maruz kaldıkları olayın etki ve izlerine karşı telafi edici, ikincil mağduriyetlerini önleyici, erişilebilir, uzmanlık ve gönüllülüğe dayalı adli destek hizmetlerinin sunulmasını sağlayacak politikaları geliştirmek ve uygulamaktır.
ETİK DEĞERLER
Adalet, eşitlik ve dürüstlük
Hukukun üstünlüğü ve onarıcı adalet
Sosyal hukuk devleti
Mağdurun haklarına saygı
Mağdurun onuruna saygı
Mağdurun beklentilerine duyarlılık
Mağduriyetin anlaşılması
Mağdurun mahremiyetinin korunması
Mağdurun süreci anlamlandırmasına saygı
Mağdurların bireysel olarak değerlendirilmesi
Adli sürece dair etkin bilgilendirme
Mesleki etik ve değerlere bağlılık
Uzmanlık ve gönüllüğe dayalı erişilebilir, etkili ve çözüm odaklı hizmet
Kurumlar arası işbirliğini önemseme…