Anayasa değişikliği tartışmaları

Cumhuriyet tarihimiz boyunca Anayasalarda eşitlik, laiklik ve demokratikleşme yolunda ilerleme amacıyla yapılan her değişiklikle, kadın hakları açısından da ilerleme kaydedilmiştir.
Bu gelişmelere özetle değindikten sonra, 9 Aralık 2022 tarihinde Cumhur İttifakının 336 milletvekilinin imzasıyla TBMM’ye sunduğu Anayasanın 24. ve 41. maddelerinde değişiklik teklifi, laiklik ve eşitlik açılarından değerlendirilecektir.

1924 ANAYASASINDA EŞİTLİK VE LAİKLİK 
Anayasada herkesin ilköğretimden geçmekle yükümlü olduğu hükmüne yer verilmiş, cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmaksızın temel eğitimde herkese eşit haklar tanınmıştır (md.87). Ayrıca din ve ırk farkı yapılmaksızın eşit yurttaşlık kabul edilmiştir (md.88). Ancak, Anayasada milletvekili seçme ve seçilme hakkı sadece erkek yurttaşlara tanınmıştı (md.10 ve 11). 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasada yapılan değişiklikle eşitlik ilkesi yolunda önemli bir adım atılmış ve kadınlara da milletvekili seçme seçilme hakkı tanınmıştır.
1924 Anayasasında 10 Nisan 1928’de laiklik ilkesine ilk adım olan değişiklik yapılmış, farklı din mensubu yurttaşlar arasında ayrımcılık olmaması için “Türkiye Devletinin dini, Dini İslamdır” hükmü Anayasa’nın çıkarılmıştır. 5 Şubat 1937’de Anayasanın 2. maddesinde yapılan değişiklikle “laiklik” ilkesine yer verilmiştir.

1982 ANAYASASI’DA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ
Anayasada ilk olarak 3.10.2001’de 41. maddede yapılan değişiklikle “Aile toplumun temelidir” hükmüne “eşler arası eşitliğe dayanır”  ibaresi eklenmiştir. 2004 ve 2010 yıllarında Anayasanın 10. maddesinde yapılan değişikliklerle “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Devletin kadın erkek eşitliğini sağlamak amacıyla alacağı tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanmaz”  cümleleri eklenmiştir.

Bilindiği gibi, 5 Şubat 1937’de Anayasada yer verilen laiklik ilkesi, 1961 ve 1982 Anayasalarında da “devletin değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez temel nitelikleri” arasında yer almıştır. Eğitimde, yönetimde, hukukta laiklik ilkesinin tam anlamıyla uygulanması, din ve vicdan özgürlüğünün ve barış içinde birlikte yaşamamızın temelidir. Bu nedenle, laiklik ilkesinin korunması amacıyla Anayasamızın 24.maddesinde, “kimsenin, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırmaması” gereği önemle vurgulanmıştır.

CUMHUR İTTİFAKI MİLLETVEKİLLERİNDEN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ
9 Aralık 2022 tarihinde Cumhur İttifakının 336 milletvekili imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan Anayasanın 24. ve 41. maddelerine dair değişiklik teklifinin, laiklik ve eşitlik mücadelesinde elde edilen kazanımlardan geri adım niteliğinde olmasına toplumdan özellikle kadın örgütlerinden büyük tepki geldi.
Kadınların yaşamlarını doğrudan ilgilendiren bir konuda değişikliğe gidilirken hiçbir kadın örgütünün görüşü alınmamıştır.

Aslında laiklik ilkesinin korunması amacıyla Anayasada yer verilen 24. maddeye, 9 Aralık’ta sunulan Değişiklik Teklifinde “dini inanca” yönelik referansla iki fıkra eklenmesi laiklik ilkesinin fiilen kaldırılması anlamındadır.
24.maddeye ilişkin değişiklik teklifiyle sadece kadınlara, kadınların da bir kesimine yönelik düzenleme yapıldığı için aynı zamanda eşitlik ilkesine de aykırıdır. 24. maddeye eklenen değişiklik teklifi genel gerekçesinde başörtüsü konusunda neden değişiklik yapıldığı şu şekilde açıklanıyor: “Dini inancı sebebiyle başını örten kadınlar, kamu hizmetlerine girme, siyasi faaliyette bulunma, eğitim ve öğretimden yararlanmada yıllardır haksızlığa uğratılmışlardır. Nihayet bu hukuk dışı ayrımcı haksız fiili uygulamalar kaldırılmıştır. Artık Türkiye’de başörtüsü yasağı ve bundan kaynaklanan her hangi bir hak mahrumiyeti yoktur. Ülkemizin başı örtülü ve başı açık kadınları her türlü temel hak ve hürriyetini kullanabilmektedir” denildikten sonra “Ancak dini inancı sebebiyle başını örten ve kıyafet tercihinde bulunan kadınların bir daha bu uygulamalara maruz bırakılmaması amacıyla Anayasal güvence getirilmektedir” değişiklik gerekçesi olarak gösterilmiştir. Hukuken bir değerlendirme yapmak mümkün değil…

Anayasa Değişiklik Teklifinde, 41. maddeye yönelik getirilen düzenlemede “Aile toplumun temelidir, eşler arası eşitliğe dayanır” hükmüne “Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” cümlesi eklenmiştir. Oysa bu konuda Anayasada düzenleme yapılmasına gerek yoktur, çünkü Medeni Kanunda evlilik yaşına, evlilik başvurusuna ilişkin maddelerde  “evlenecek kadın ve erkek” olarak belirtilmiştir. Anayasada ayrıca düzenleme yapılmasının gerekçesine baktığımızda “Böylece aile ve evlilik kurumu her türlü tehlike ve saldırılar ile sapkın akımların dayatmalarına karşı korunması amaçlanmaktadır” denilerek LGBTİ’ler hedef alınmıştır.

‘ANAYASAYI UYGULAMAYANLAR, ANAYASA YAPAMAZLAR’
Özgürlükçü demokratik bir tartışma ortamının olmadığı, devletin bütün yetkilerinin tek kişinin rızasına ve imzasına bağlandığı, Türkiye’nin kanunla onaylanan İstanbul Sözleşmesinden bir imzayla hukuka aykırı olarak geri çekildiği bir dönemde Cumhur İttifakının getirdiği Anayasa Değişiklik Teklifi kabul edilemez.
Bu Anayasa Değişiklik Teklifi için İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak, Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak “Anayasayı uygulamayanlar, Anayasa yapamazlar” diyoruz. Tüm milletvekillerinden “tartışmasız Hayır” demelerini bekliyoruz.

Sözün özü, Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken ve genel seçimlere yaklaşık beş ay kala, laik bir hukuk devletinin Anayasasında dini inanca referansla düzenleme yapılamaz.

TEKLİFTE ÖNERİLEN FIKRA MADDELERİ
Cumhur İttifakı Anayasa Değişiklik Teklifi, 24. Madde’ye eklenmesi önerilen 1. ve 2. fıkralar:
“Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu ve özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz.”
“Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz. Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda Devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”

Av. Nazan Moroğlu

Önceki İçerikGüncel Anayasa Tartışmaları – II
Sonraki İçerik“LAİKLİK İLKESİ” DEMOKRASİNİN VE KADIN HAKLARININ GÜVENCESİDİR