Yoksulluk nafakası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen nafaka türleri arasında yer alan ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa yasada yazılı koşullar çerçevesinde, diğer taraftan geçiminin sağlanması için ödenmesi talep edilebilen nafaka türüdür.

Yoksulluk nafakası tartışmaları, TBMM’de 14 Ocak 2016 tarihinde kurulan “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar İle Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Meclis Araştırması Komisyonu” Raporunun 6 Mayıs 2016 tarihinde açıklanmasının ardından gündeme gelmiştir. 493 sayfalık bu Raporda ailenin güçlendirilmesi adına getirilen önerilerin büyük çoğunluğuyla, adeta kadınların kazanılmış yasal haklarının nasıl geri alınacağının yol haritasının çizildiği görülmektedir. Raporda, “aile temelli bakış açısıyla yapılmasına ihtiyaç duyulduğu.” vurgulanan kamu reformuna ilişkin önerilere yer verilmiştir. Ailenin güçlendirilmesinden söz edilmekte, ancak Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikaları ve kadının güçlendirilmesi göz ardı edilmektedir.

Kamuoyuna “Boşanma Komisyonu” diye yansıyan Rapor, Araştırma Komisyonunda muhalefet partileri milletvekillerinin karşı oylarına rağmen, iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmiştir.

Raporda, kadınların kazanılmış yasal hakları, adeta aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen nedenler olarak ele alınmıştır. Bu bakış açısıyla, çeşitli kanunlarda değişiklikler yapılması ve örneğin evlilik birliğinin ölümle sona ermesi durumunda “edinilmiş malların” eşit paylaşımının; 6284 sayılı Kanunda delil, belge aranmadan derhal koruma kararı verilmesi kurallarının kaldırılması önerilmiştir! Raporda değinilen diğer bir konu da yoksulluk nafakası olmuştur. “Erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması” gerekçesiyle başlatılan yoksulluk nafakası tartışmaları, ülkeyi yönetenler tarafından yasadaki düzenlemeler ve yaşamdaki gerçekler çarpıtılarak sürdürülmektedir. Kamuoyunda yoksulluk nafakasının sadece kadınların talep edebildiği bir hak olduğu ve süresiz olduğu gibi bir algı yaratılmaktadır.

1. Yoksulluk Nafakası
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 175 inci maddesinde düzenlenmiş olup, boşanma davası sırasında her iki eşin de yoksulluk nafakası talep hakkı vardır. Yasada boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa hangi koşullarda nafaka ödeneceği belirlenmiştir.

MK 175. maddesine göre nafaka alacaklısı, ağır kusurlu olmayan eştir. Eşit kusurlu ve kusursuz olan eş yoksulluk nafakası alabilir. Yoksulluk nafakasının verilmesinde nafaka ödemekle yükümlü kılınan eşin kusuru aranmaz (TMK m.175/2). Kanunda, kusuru ağır olan eşin yoksulluk nafakası alamayacağı ve yoksulluk nafakasının, nafakayı ödeyecek kişinin mali gücü oranında belirleneceği kabul edilmiştir.

Yoksulluk nafakası boşanma davası sırasında istenebileceği gibi boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde dava açarak da istenebilir (TMK m.178). Ayrı dava ile yoksulluk nafakası talep edilmesi halinde, boşanma davasındaki tespit edilen kusur tarafları ve hakimi bağlar.

Yoksulluk Kriteri Nedir?
Yoksulluk kavramı Medeni Kanunda tanımlanmamıştır, yargı kararlarıyla belli kriterler getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararına göre yoksulluğun kaldırılması için “asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması” gerekmektedir (RG. 26.06.2012). Yargıtay birçok kararında asgari ücret almanın yoksulluğu ortadan kaldırmayacağına karar vermiştir. Bu açıdan, yargı kararlarında belirtilen kriterler çerçevesinde, yoksulluk nafakası her somut olayın niteliğine göre hakim tarafından takdir edilecektir.

2. Yoksulluk Nafakası Süresiz midir?
Her ne kadar MK. 175. maddesinde, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın süresiz olarak nafaka isteyebileceği kuralına yer verilmiş ise de, MK. 176. maddede yoksulluk nafakasının süresinin hangi koşullarda sona ereceği açık bir şekilde belirtilmiştir.

MK m.176. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, yoksulluk nafakasının, eşlerden birinin ölmesi ve nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi durumunda mahkeme kararına gerek olmadan kendiliğinden sona ereceği kabul edilmiştir. Ayrıca nafaka alacaklısının evlenme olmaksızın fiilen başkası ile evliymiş gibi yaşaması, haysiyetsiz hayat sürmesi, bir işte çalışmaya başlaması, yoksulluk durumundan kurtulacak düzeyde gelir elde etmesi halinde mahkeme kararıyla yoksulluk nafakası alma sona erecektir.

Yoksulluk nafakasını tartışmaya açanlar, MK. 176. maddeyi yok saymakta ve nafakanın süresiz olmasının, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra taraflar arasında husumetin devam etmesi sorununu doğurduğundan söz etmektedirler. Yoksulluk nafakasının kısa süreli evlilikler açısından dile getirilen sorun, uygulamadan kaynaklanmaktadır; MK. 176. maddeye göre bu gibi durumlarda nafakanın toptan ödenmesine karar verilmesi, olası husumetin önlenmesi mümkündür.

Ayrıca, yoksulluk nafakanın süresiz olduğunu iddia edenler, boşanan kadınların birçoğunun çalışabilecek konumda olmasına rağmen, nafakanın kesilmemesi için çalışmadıklarını ileri sürmektedir. Oysa, yukarıda değindiğimiz TBMM Araştırma Komisyonu Raporunda, “Medeni Duruma Göre İstihdam Oranları” başlığı altında yer verilen 2005 – 2014 yıllarını kapsayan veriler, bu iddiaların doğru olmadığını göstermektedir: “İstihdam oranı, çalışabilir yaştaki nüfus içerisinde istihdam edilen kişilerin oranını ifade etmektedir. Bu çerçevede kadınların medeni durum açısından istihdam oranları incelendiğinde; 2005 yılı verilerine göre; hiç evlenmemiş olan her 100 kadından yaklaşık 26,7, evli her 100 kadından yaklaşık 20, boşanmış olan her 100 kadından yaklaşık 33,8, eşi ölmüş her 100 kadından yaklaşık 8,7’si istihdam edilmektedir. 2014 yılında da boşanmış kadınların istihdam oranı evli olanlara kıyasla daha yüksektir. 2014 yılında hiç evlenmemiş olan her 100 kadından yaklaşık 31’i, evli her 100 kadından yaklaşık 28’i, boşanmış olan her 100 kadından yaklaşık 40’ı ve eşi ölmüş her 100 kadından yaklaşık 8’i istihdam edilmektedir.

Kadınların boşanma sonrası çalış(a)mamasının nedenleri çok yönlüdür. Kanımca, bu durumun sadece “süresiz” yoksulluk nafakasına dayandırılmasına ve “erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması” gerekçesiyle Medeni Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin önerilere katılmak mümkün değildir.

3. Yoksulluk Nafakası ve Kadının Konumu
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek her iki tarafa, kadın veya erkek eş arasında fark gözetilmeksizin yoksulluk nafakası talep edebilme hakkı tanınmıştır. Kanunda yapılan düzenlemeye göre, erkeklerin nafaka alması önünde bir engel bulunmamaktadır. Uygulamada genellikle yoksulluk nafakası alan tarafın kadın olmasının nedeni, ülkemizde kadının eğitim durumu, ekonomik durumu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanmaktadır. Eğitim alma fırsatına sahip olamamış kadınların çalışma hayatında yer almaları kolay olmamaktadır. Bilindiği gibi erken yaşta evlilikler de kadınların eğitimden yoksun kalmalarına yol açmaktadır. 2019 yılında 569 bin 459 resmi evlilikten 23 bin 906’sı, 18 yaş altında yapılmış olup, 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarıdır.

Boşanma sonrasında kadınlar, ülkenin sosyo-ekonomik koşulları nedeniyle isteseler de çoğu kez istihdamda yer alamıyorlar. 1992 yılında Anayasa Mahkemesince iptal edilene kadar ülkemizde evli kadınların çalışabilmesi kanun gereği (eski MK. 159.md) “kocanın iznine” tabi kılınmıştı, günümüzde ise “izin verip vermeme” zihniyet olarak sürmektedir. Bu nedenle, kadınlar genellikle ev ve çocuk bakımını üstlenmekte, istihdama dahil olamamaktadırlar. Çalışma saatleri ile uyumlu, ücretsiz ve erişilebilir kreşlerin yokluğu da kadınların çalışması önündeki en büyük engellerden biridir.

Aslında, evlilik sona erdiğinde kadınların gerektiğinde maddi açıdan desteklenmesi zorunluluğu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından dikkate alınmıştır. Ancak, 2012 yılında Bakanlık, sadece “eşi vefat etmiş kadınlar” için düzenli nakit yardımı programı uygulamasını başlatmıştır.

Evliliğin boşanmayla sona ermesi durumunda birçok kadının yaşadığı maddi imkansızlık göz ardı edilmiştir. Bir yandan da yoksulluk nafakasının her durumda süreli hale getirilmesi ısrarı sürdürülmektedir.

ASPB’nin 2012 yılında uygulamaya koyduğu “eşi vefat etmiş kadınlara yönelik düzenli nakit yardımı” bir tür yoksulluk nafakası gibidir. Medeni Kanunun 176. Maddesinde nafakanın sona ermesi veya kaldırılmasına ilişkin nedenler, aşağıda görüldüğü gibi Bakanlığın nakit yardımını kesmesi nedenleriyle aynıdır.

Eğitim, iş, siyasal katılım ve gelir paylaşımında cinsiyet eşitliğinin olmadığı, “Kadının yeri evidir”, “En az 3 çocuk yapıngibi söylemlerle eğitim ve çalışma hayatının dışında bırakılan kadınlara, Devletin, evlilik boşanma ile sona ermişse farklı, eşinin vefatı nedeniyle sona ermişse farklı davranması, Anayasa’nın eşitlik ilkesine, tarafı olduğumuz başta BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesine ve kadınlara karşı ayrımcılığın kadına yönelik ekonomik şiddet de dahil her tür şiddete yol açtığının vurgulandığı İstanbul Sözleşmesine de aykırıdır.

Sonuç olarak, kamuoyunda yaratılmaya çalışılan algının aksine yoksulluk nafakası her koşulda süresiz değildir, sona ermesi ve kaldırılması koşulları MK. 176. maddede düzenlenmiştir. Yoksulluk nafakası sadece kadın eşe değil erkek eşe de tanınmış bir haktır. Yaşandığı ileri sürülen mağduriyetler mevcut yasal düzenlemeden değil uygulamadan kaynaklanmaktadır. Yargının takdir hakkını hakkaniyete uygun kullanarak oluşan mağduriyetleri önlemesi mümkündür.

https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/yayinlar/kitaplar/doc/8MART2020-BROSUR.pdf

Önceki İçerikTürk tarihinin dönüm noktası: LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI 100.Yılında
Sonraki İçerikKadına Karşı Ayrımcılık