Basın Açıklaması                                                                                  4 Ekim 2022

 

DEVRİM YASAMIZ MEDENİ KANUN’UN YÜRÜRLÜĞE GİRİŞİNİN 96. YILI

 

‘Kadınları ve laik Cumhuriyeti savunan herkesi

Medeni Kanunumuza sahip çıkmaya çağırıyoruz’

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu izleyen ilk on yılda ülkede çağdaş uygar bir yaşam biçiminin yerleştirilmesi amaçlanmış ve bu amaca ulaşabilmek için eğitimde, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşamda köklü devrimler yapılmıştır.

Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti ulusal egemenlik temeline dayandırılmıştır.

Hukuk devrimi ile de din esaslarına dayalı hukuk sistemi terk edilmiş yerine laik bir hukuk düzeni kurmak üzere Kara Avrupası hukuk sistemi benimsenmiştir.

Hukuk devrimi denilince ilk akla gelen Medeni Kanun’un kabulüdür.

Medeni Kanunumuz, laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.

Medeni Kanun kişiler hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve eşya hukuku kurallarıyla, yurttaşların doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerinin düzenlendiği temel kanundur.

4 Ekim 1926’da Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesiyle kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından eşit yurttaş konumuna gelmişler; erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine TEK EŞLİLİK ve evlilik birliğinin “RESMİ NİKAH” ile kurulması kabul edilmiştir. “Erkeğin BOŞ OL” demesiyle boşanma yerine HAKİM KARARIYLA BOŞANMA”; EVLİLİK YAŞI kuralı getirilmiş; kız ve erkek çocuklara “EŞİT MİRAS PAYI” gibi kurallar kadın haklarının güvencesi olmuştur.

17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilen ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe giren Medeni Kanun’un 96. yılında, laik hukuk devletimiz için, tüm yurttaşlar için ve özellikle kadınlar için önemine ve değerine bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz.

Ne yazık ki günümüzde, Medeni Kanun’un yok sayılmasına yol açan söylemlere ve bu yolda yasalarda yapılmak istenen ve yapılan değişikliklere tanık oluyoruz. Örneğin;

– Nüfus Hizmetleri Kanunu 19 Ekim 2017’de yapılan değişiklikle “müftülere resmi nikah yetkisi” verilmiş ve Medeni Kanun’la sağlanmış olan hukuk birliği ve laiklik ilkesi ihlal edilmiştir.

– Son dönemde Medeni Kanun’un 175 ve 176. maddelerinde yer alan yoksulluk nafakası hükmünün kaldırılması gündeme taşınmıştır. Oysa boşanan her iki taraf da yasada düzenlenen koşullarla nafaka talep edebilir, yasaya göre erkek tarafın nafaka alması önünde bir engel yoktur. Uygulamada genellikle boşanan kadının nafaka talep eden taraf olmasının nedeni, ülkemizde kadının eğitim ve ekonomik durumundan, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorununun çözülmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Çocuk için ödenen “iştirak nafakası” da tartışmaya açılmıştır.

Adalet Bakanlığı’nca, Arabuluculuk Kanunu’nda arabuluculuğun İHTİYARİ olduğu belirtilmesine rağmen, “Aile Hukukunda ZORUNLU Arabuluculuk” uygulamaya konulmak istenmektedir. Bunun ailede ve toplumda ve özellikle kadınlar açısından yol açacağı sakıncalara ve mağduriyete dikkat çekmek isteriz. Bu yanlışlardan dönülmelidir.

–  2011 yılında Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı kaldırılmıştır. Kadınların çok yönlü sorunlarına çözüm getirilmesi için Kadın Bakanlığı yeniden kurulmalıdır.

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak, kadınları ve laik Cumhuriyetimizi savunan herkesi bir kez daha MEDENİ KANUNUMUZA SAHİP ÇIKMAYA çağırıyoruz. 

Nazan Moroğlu, İKKB Koordinatörü

Önceki İçerik‘Kadına yönelik şiddetle mücadele için çalışan derneklerin kapatılmaya çalışılmasına son verilmeli’
Sonraki İçerik11 EKİM 2022 DÜNYA KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI “KIZ ÇOCUKLARI DİYOR Kİ: ŞİMDİ BİZİM ZAMANIMIZ, BİZİM HAKLARIMIZ, BİZİM GELECEĞİMİZ”