KOÇ-KAM, Blog, Turuncu Yazılar Serisi
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Hukukun Rolü
Nazan Moroğlu, 26 Kasım 2025
Kadına yönelik şiddet, kadın ile erkek arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkisinden kaynaklanan toplumsal bir sorun; ancak uzun yıllar “ayıptır”, “günahtır” denilerek sadece kadının sorunu olarak görülmüştür. Kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olarak ele alınması, bu soruna hukuk temelinde kalıcı çözüm getirilmek üzere şiddetin önlenmesi, mağdurun korunması, failin cezalandırılması için yapılmaya başlanan hukuki düzenlemeler, dünyada çok yakın tarihlerde gündeme gelebilmiştir.
Bu yazıda, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından düzenlenen doğrudan veya dolaylı kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik Uluslararası Sözleşmeler, Bildiriler ve Türkiye’de yürürlükte olan yasal düzenlemeler ele alınmış, kadına yönelik şiddetle mücadelede “hukukun rolüne” değinilmiştir.
Kadına yönelik şiddete yol açan nedenler
Tarih boyunca kadın ile erkek arasındaki biyolojik farklılık, zamanla giderek toplumsal farklılığa dönüştürülüp cinsler arası eşitsizliğin meşru gerekçesi yapılmıştır. Dünyada ve ülkemizde bu bakış açısıyla düzenlenen yasalar, özellikle aile hukukunda erkek egemen zihniyeti yeniden üreten ve kökleştiren nedenlerden biri olmuştur. Örneğin, 1900’lerin başında düzenlenen Medeni Kanunların Aile Hukuku bölümünde “koca ailenin reisidir” hükmüyle başlayan, ailede erkeğe karar verici üstün haklar tanıyan, kadına ise ailenin “müşterek saadetini temin hususunda gücü yettiği kadar kocasının muavin ve müşaviri olma görevi yükleyen..” kurallar, birçok ülkede 1970’li yıllardan itibaren eşler arası eşitlik yolunda değiştirilmiştir. Ancak, Türkiye’de 2000’li yılların başına kadar yürürlükte kalmıştır.
Yasalarda kadınlara karşı ayrımcılık içeren hükümler, insan haklarından kadınların eşit olarak yararlanamamasına, kadının birey olarak görülmemesine yol açmakta ve bu eşitsizlikler de kadına yönelik şiddete neden olmaktadır. Kadına yönelik şiddet olaylarına işyerinde, sokakta, okulda, yaşamın her alanında rastlanmaktadır. Ancak, yapılan araştırmalarda da görüldüğü gibi, kadınlar en korunduğu yer diye düşünülen “aile içinde” sevgi, saygı beklediği kişiler tarafından daha yaygın bir şekilde şiddete uğramaktadır. [1]
Bu nedenle, öncelikle yasalardaki ayrımcılıkların gecikmeksizin kaldırılması gerekmektedir.[2]
Uluslararası Hukukta Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele
Birleşmiş Milletler CEDAW Sözleşmesi, 1993 tarihli Bildirge ve Genel Tavsiyeler
20.yüzyılın ikinci yarısında Birleşmiş Milletlerce insan haklarının, eşitlik ve ayrımcılık yasağı ilkelerinin evrensel bir değer olarak kabul edilmesi, kadının insan hakları konusunda başlatılan çalışmaların hareket noktası olmuştur.
1979 BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi – CEDAW
Kadınların medeni durumuna bakılmaksızın her türlü ayrımcılığın kaldırılması amacıyla düzenlenen ve 1979 yılında BM Genel Kurulunda kabul edilen Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesinin hazırlanışı, yürürlüğe girişi, uygulanması ve yaygınlaştırılması açısından CEDAW Komitesince düzenlenen Dünya Kadın Konferanslarının önemli rolü olmuştur.[3] Sözleşmenin hazırlandığı yıllar açısından yaşamın her alandaki kadın sorunu ele alındığı halde kadına yönelik aile içi şiddet “özel alan” olarak görülmüş ve sözleşmede yer verilmemiştir. 80’li yıllardan itibaren BM’de yapılan toplantılarda gündeme getirilmiştir.
1980 yılında Kopenhag’da toplanan 2. Dünya Kadın Konferansı sonuç bildirgesinde “aile içi şiddet” konusuna yer verilmiş, hukuki düzenleme yapılması önerilmiştir.
BM Ekonomik ve Sosyal Konseyin 1984 tarihli kararında aile içi şiddete değinilmiş ve “sorunun niteliği ve nedenleri hakkında bilgilerin genellikle gizlendiği, bu nedenle de mağdura yardım edilebilmesi, şiddetin tekrarının önlenmesi için bu bilgilerin araştırılması, kamuoyunda farkındalık, duyarlılık yaratılması zorunludur” denilmiştir.
1985 yılında Nairobi’de toplanan 3. Dünya Konferansı sonunda yayınlanan “Kadının İlerlemesi İçin Nairobi İleriye Yönelik Stratejiler” belgesinde kadına yönelik şiddet konusuna değinilmiş ve öncelikle hukuki tedbirlerin alınması önerilmiştir.
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi Genel Tavsiyeleri
CEDAW Komitesi, Sözleşmenin temel amacı olan ayrımcılıkların kaldırılmasına yönelik, Sözleşmede yer verilmemiş konularda Genel Tavsiyeler yayınlamaktadır. Örneğin, Sözleşme’nin düzenlendiği tarihte yer verilmeyen kadına yönelik şiddet konusunda, bu boşluğu gidermek üzere 1989 ve 1992 yıllarında 12 ve 19 No.lu Genel Tavsiyeler düzenlenmiş ve son olarak da İstanbul Sözleşmesi dikkate alınarak çözüme yönelik önerilere yer verilen 14 Temmuz 2017 tarihli 35 No.lu Genel Tavsiye yayınlanmıştır. (Erişim adresi https://nazanmoroglu.com/kadina-karsi-ayrimcilik/)
1992 yılında Cenevre’de toplanan BM İnsan Hakları Komitesi kadına yönelik şiddet konusunu BM Genel Kurulu gündemine taşıyabilmek üzere üye ülkeleri “Kadına Yönelik Şiddet Bir İnsan Hakları İhlalidir” başlığı altında açılan imza kampanyasına destek vermeye çağırmıştır. Türkiye’de İ.Ü. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezinin koordinasyonunda 30.000’den fazla imza toplanmıştır. (Erişim adresi https://nazanmoroglu.com/first-decade-in-womens-studies/ ).
20 Aralık 1993 tarihli “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge” BM Genel Kurulunca kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin kabul edilen ilk hukuki belgedir. Bildirgede; şiddetin önlenmesi, failin cezalandırılması ve şiddete uğrayanın korunması konusunda Devletlere düşen sorumluluklar ve görevler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bildirge, içerdiği ilke ve kurallarla, devletlerin iç hukuklarında düzenleme yapılması için itici güç olmuştur. Türkiye’de de 1998 yılında 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” kabul edilmiştir. 2012 yılına kadar yürürlükte kalan 4320 sayılı Kanunda “aile içi şiddet suç olarak tanımlanmış” ve “üçüncü şahısların şikâyetine bağlı olarak ve re’sen kovuşturma yapılması” ve “şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılması” gibi özünde kadınların birey olarak dikkate alındığı tedbirlere yer verilmiştir.
1994 yılında toplanan BM İnsan Hakları Komisyonu: “..Kadınlara yönelik şiddetin sebepleri ve sonuçları konusunda bilgi toplamak, şiddetin önlenmesi için çözümler önermek üzere bir özel raportör atanmasını kabul etmiştir.”[4]
1995 yılında Pekin’de düzenlenen Dördüncü Kadın Konferansında kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformunda “Kadına Yönelik Şiddet” bir ana başlık olarak ele alınmıştır (Erişim adresi https://nazanmoroglu.com/4-dunya-kadin-konferansi-pekin-cin/). Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Devletlerin sorumluluk alması gerektiği vurgulanmıştır.
Avrupa Konseyi- İstanbul Sözleşmesi
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşme” uluslararası hukukta yaptırım gücü olan ilk Sözleşmedir.
İstanbul Sözleşmesi, her tür şiddetle[5] mücadele konusunda “Şiddeti Önleme, Mağduru Koruma, Faili Kovuşturma, Destek Politikaları Oluşturma”nın düzenlendiği ilk Sözleşmedir. İstanbul Sözleşmesi, şiddetle mücadelede bağımsız bir izleme mekanizması (GREVIO) bulunan ve yaptırım gücü olan ilk Sözleşmedir.
Türkiye, Sözleşmeyi ilk imzalayan, ilk onaylayan ve Sözleşme hükümlerine uygun kanun çıkaran ilk devlettir.
Ancak, 24 Kasım 2011 tarih ve 6251 sayılı Kanunla TBMM tarafından onaylanmış olan İstanbul Sözleşmesi 20 Mart 2021’de Cumhurbaşkanı kararıyla tek imzayla feshedilmiştir….
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
Türkiye’de, 2012 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun kabul edilmesiyle önemli bir adım atılmıştır.
6284 sayılı yasa “şiddet mağdurları açısından”, “şiddetin önlenmesi, koruma kararı verilmesi ve kurumlararası koordinasyon kurulması açılarından” ve “mağdura geçici maddi yardım gibi destek politikaları bakımından” kapsamlı düzenlemeler içermektedir.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmasını olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak, İstanbul Sözleşmesinden (hukuken tartışmalı!) çekilme kararı, kadına yönelik şiddetle mücadeleden vazgeçilmesi anlamına gelmemelidir. Çünkü 6284 sayılı Kanunun uygulanmasında, hizmetlerin sunulmasında uyulması gereken temel ilkeler arasında “TBMM’de kanunla onaylanmış olan” İstanbul Sözleşmesinin esas alınmasına dair 1.maddenin 2.fıkrası hükmü halen yürürlüktedir.
6284 uygulamasında Adli Yardımın Önemi
Adli yardım, şiddet mağduru kadınlara ücretsiz hukuki danışmanlık, avukat görevlendirilmesi ve dava süreçlerinde temsil olanağı sağlar. (Bkz. İstanbul Barosu Raporu, Erişim Adresi https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/docs/KHM-6284-SayiliKanunUyarincaAlinanTedbirKararlariRaporu.pdf).
Sonuç olarak, kadına yönelik şiddet insan hakları ihlalidir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için; öncelikle 6284 sayılı Kanun ve ilgili düzenlemeler hakkında ilgili kurum, kuruluşları ve yurttaşları bilgilendirmek gerekir. Etkin caydırıcı uygulamalar için yargı sürecinde gecikmeksizin derhal koruyucu önleyici tedbirler verilmesi sağlanmalıdır. Mağdurlara erişilebilir destek hizmetleri sunmak, okul öncesinden üniversiteye eğitim yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı oluşturmak, bu çalışmaları devletin, yerel yönetimlerin, özellikle kadın kuruluşlarının ve ilgili STK’ların işbirliğiyle sürdürmek kadına yönelik şiddetin önlenmesine destek oluşturacaktır.
Yazar Hakkında
Nazan Moroğlu, LL.M., 1947 yılında İstanbul’da doğdu. Alman Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudu. İ.Ü.’de Kadın Hukuku alanında yüksek lisans yaptı; bu alanda ilk akademik çalışma olan “Kadının Soyadı” adlı master tezi 1998’da yayınlandı. Türkiye’nin ilk Kadın Hukuku uzmanı olan Moroğlu, halen MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “Kadının İnsan Hakları Hukuku” dersini vermektedir. TÜBAKKOM (Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu) kurucu başkanı (2000); İstanbul Barosu (2018-2022 dönemi) Başkan Yardımcısı;İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (2003-2023) Koordinatörü; TÜKD (2010-2014) Genel Başkanı olan Moroğlu, halen Nazım Hikmet Vakfı; 65+ Yaşlı Hakları Derneği ile LABEP-Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu Yönetim Kurulu üyesi; İstanbul Anayasa Platformu Sözcüsü; Yanındayız Derneği ve Kagider Danışma Kurulu Üyesi, SODEV üyesi ve Avukatlar Vakfı Başkan Yardımcısıdır.
Eğitim ve kadının insan hakları alanında yayınlanmış eserleri vardır.
[1] MOROĞLU Nazan; Kadına Yönelik Şiddet; Aile Mahkemeleri Yasal Çerçevesi ve Uygulama Sorunları, İstanbul Barosu Dergisi, Özel Sayı 2: Aile Hukuku, 2007, s.91 vd.
[2] Türkiye’nin CEDAW’ı 1985 yılında onaylamasının ardından kadın hukukçular, kadın kuruluşları Medeni Kanunla kazanılmış haklara sahip çıkarak, Aile Hukukunda eşler arası eşitlik ilkesine uygun değişiklik yapılmasını talep etmişlerdir. 1926 tarihli Medeni Kanunun günün gelişen koşullarını karşılayacak şekilde değiştirilmesi için “Medeni Kanunun Vazgeçilmez Özü, Eskiyen Sözü” ve “Ailede Demokrasi, Toplumda Demokrasi” başlıkları altında yoğun çalışmalar yapılmış, değişiklik taslakları hazırlanmış, imza kampanyasında toplanan imzalarla birlkte TBMM başkanlığına sunulmuştur. Erişim adresi https://nazanmoroglu.com/devrim-yasamiz-medeni-kanun/
[3] ACAR Feride; Kadınların İnsan Haklarının Gerçekleştirilmesi ve Ayrımcılığın Önlenmesinde Uluslararası Standartlar, Hukukta Kadın Sempozyumu, yay.haz. Şenay Eser, KSSGM yay. Ankara 2000; MOROĞLU Nazan; Kadının İnsan Hakları Sözleşmesi, On İki Levha Yayıncılık, s. 9-17; s.105 vd; İstanbul 2009.
[4] Prof. Dr. Yakın Ertürk Ağustos 2003 tarihinde 2009 yılına kadar süren BM İnsan Hakları Komisyonu Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü görevine getirilmiştir.
[5] İstanbul Sözleşmesinde şiddet türleri fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik olarak belirtilmiş, düzenlendiği tarihte dijital şiddete yer verilmemişti. Son on yılda dijital araçların şiddet içeren eylemlerde kullanılması dikkate alınarak GREVIO komitesince dijital şiddet hakkında 1 No.lu Genel Tavsiye yayınlanmıştır. Erişim adresi https://nazanmoroglu.com/kadinlara-yonelik-dijital-siddet-hakkinda-grevio-1-no-lu-genel-tavsiye/
(KOÇKAM, Blog, Turuncu Yazılar Dizisi)
Yazı Link: https://kockam.ku.edu.tr/kadina-yonelik-siddetle-mucadelede-hukukun-rolu/






